Yorumlar

Cezayir’de Yeni Kabine: Ekonomik Kriz ve Sancılı Dönüşüm

Berkan Öğür Cezayir Cumhurbaşkanı Buteflika 11 Haziran Cumartesi günü yeni kabinesini açıkladı. Böylelikle Buteflika 2013te dördüncü kez Cumhurbaşkanı seçilmesinden beri üçüncü kez kabine değişikliği yapmış oldu. 33 bakandan oluşan kabinede enerji, maliye, turizm, tarım ve parlamentoyla ilişkiler bakanlıkları değişti. Bunun yanı sıra kabineye dijital ekonomi ve mali sistemlerin modernizasyonundan sorumlu bir bakanlık da eklendi. Değişen bakanlıklardan da kısmen anlaşılabileceği gibi kabine revizyonunun temel hedefi giderek ağırlaşan ekonomik krize karşı alınacak önlemleri yeniden planlayacak ekonomi yönetimini oluşturmaktı. Bunlar arasında maliye ve ekonomi doğrudan ekonomi ile ilgili bakanlıklarken enerji bakanlığı da son dönemde petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesiyle yeniden yapılanması planlanan bakanlıklar arasındaydı.

Bunun yanı sıra Başbakan Sellal ve Cumhurbaşkanı Buteflika tarafından uzun bir süredir dile getirilen ve petrol fiyatlarının düşmesi karşısında ülkeye döviz girişini artıracak önlemleri içeren “ekonominin çeşitlendirilmesi” söylemi, turizm ve tarım sektörlerinde yatırım projelerini içeriyordu. Bu paketler kapsamında turist sayısının ve enerji dışındaki ürünlerde ihracatın arttırılması hedefleniyordu. Ancak Cezayir sanayisinin ciddi manada ilerleme kaydedememesi ya da böylesi bir ilerlemenin zaman alacak olması, ülkenin petrolden sonraki en büyük ihracat kalemi olan tarım sektörünün de önemini artırdı. Bu nedenle gerçekleşen değişikliklerin tarım ve turizm bakanlıklarını da içermesi büyük ölçüde ekonomi alanında yapılacak değişiklikleri ve bir türlü uygulanamayan projelerin yeniden ele alınması anlamına gelmektedir.

Normal şartlar altında bir ülkede gerçekleşen kabine değişikliği en azından birkaç gün de olsa ülke gündemini işgal ederken Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflikanın yeni kabinesini açıklaması ülke gündemine etki eden önemli bir gelişme olarak görülmedi ve yeni bakanlara ve kabineye ilişkin haberler Cezayirde bir gün bile manşette kalamadı. Bu durum asıl olarak ülkede uzun zamandan bu yana hakim olan kısır siyasi atmosferin, artık yapısal hale gelmeye başlayan ekonomik sorunların, yıllardır planlanan ama uygulanamayan yatırım projelerinin sonucu olarak siyasetçilere ve yöneticilere duyulan güvensizliği yansıtmaktadır. Bu güvensizliğin en önemli sebebi sadece Cezayirlilerin değil aynı zamanda finans kuruluşlarının da güvenemediği bir ekonomi yönetiminin varlığıdır. Bunda önemli bir etken de muhalefetin sık sık dile getirdiği ve yöneticiler arasında artık “Buteflika klanının” oluştuğu şeklinde eleştiridir.  Buna göre Cumhurbaşkanı Buteflika kendi iktidarını koruyabilmek için önemli yerlere kendisine yakın isimleri getirmekte ve bu da siyasetle iç içe giren ekonomi politikalarının bağımsız bir şekilde uygulanamamasına neden olmaktadır.

Aslında bu güvensizlik sadece bu döneme ilişkin olmayıp çok daha öncesinde başlayan bir birikimin sonucu olarak görülebilir. Buna en iyi örnek petrol fiyatlarının hızla düşmeye başladığı, uluslararası finans kuruluşlarının ve muhalefetin ekonomik kriz uyarısı yaptığı dönemde Cumhurbaşkanı Buteflikanın ve Cezayir Merkez Bankasının uyguladığı ekonomi siyasetidir. Bu dönemde Cezayir Merkez Bankasının rezervleri hızlı bir şekilde erirken başta Buteflika olmak üzere ekonomi yönetimi ekonomik kriz uyarısını reddederek petrol fiyatlarındaki düşüşün geçici olduğunu ve Cezayir ekonomisinin gelebilecek herhangi bir şok dalgasını karşılamaya yetecek kadar güçlü olduğunu ifade etmişti. Ancak geçen bir yıldan fazla süre Cezayir ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdiği gibi yöneticilerin ve siyasetçilerin ekonomik tedbirler konusunda ne kadar geç kaldığını da ortaya koymaktadır.

Uluslararası kuruluşların ve muhalefetin uyarıda bulunduğu dönemde herhangi bir önlem almayı reddeden Ekonomi Bakanlığı sadece kamu harcamalarında azaltmaya gitmişti. Bugün gelinen noktada hükümet uluslararası kuruluşların ve muhalefetin önerdiği “ekonominin çeşitlendirilmesi” siyasetini sahiplenmiş gibi görünmektedir. Bu amaçla ekonomi yönetimi ülkeye daha fazla yatırımcı çekmeyi, turizm sektörünün modernize edilerek daha fazla turistin gelmesini, ülke içinde istihdamı artırıcı projeler hazırlayarak ekonomik krizin petrolden kaynaklanan kaybının üstesinden gelmeyi hedeflemektedir. Bu politikalar genel olarak iki amaca hizmet etmektedir. Birinci olarak enerji dışı sektörlerdeki ihracatı artırarak ve daha fazla turist çekerek bütçe dengesini yeniden sağlamak, ikinci olarak ise ülke içinde istihdam sahaları yaratarak ekonomik krizin Cezayir toplumu üzerindeki etkisini hafifletmektir.

Ne var ki geçen süre içinde bu adımların hiçbiri atılamadı. Yabancı yatırımcıların daha kolay yatırım yapmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen beklenildiği düzeyde sermaye girişi sağlanamadı. Bunda elbette gelişmekte olan ülkelerin genel olarak küresel piyasalardaki ticaret hacimlerinin düşüşü de etkili olmaktadır. Ancak küresel piyasaların yanı sıra Cezayirin yapısal sorunları da bulunmaktadır. Bunların başında ise yatırım süreçlerini yavaşlatan “hantal” ve karmaşık bir yapıya sahip bürokrasinin varlığıdır. Hükümet bürokrasinin kurumlar üzerindeki bu konumunu azaltabilmek, yatırım yapmayı daha kolay hale getirebilmek için pek çok yasa çıkarmasına rağmen bu konuda alınacak daha çok yolun kaldığı görülmektedir. Diğer yandan Cezayirin kuzeyindeki sahil bölgelerinin modernize edilmesi projesi hem yeterli düzeyde olmadı hem de hali hazırla Fransa, İtalya, Türkiye, Yunanistan hatta Tunus ve Fas gibi Akdeniz ülkelerine kıyasla o kadar geri düzeydeydi ki, modernizasyon sürecinde yeterli adımlar atıldığı varsayılsa bile sürecin tamamlanmasının yıllara yayılabileceğini gösterdi. Bunun yanı sıra ülke içinde istihdam artırıcı projelerin de yeterli düzeyde olduğu söylenemeyeceği gibi ekonomik kriz nedeniyle var olanlarının bir kısmının da ertelenmesi ya da iptal edilmesi, hedeflere ulaşmadaki başarısızlığı ortaya koymaktadır. Benzer şekilde turizm bölgesindeki modernizasyon hamlelerinin de kaynak yetersizliği nedeniyle ertelendiği ya da iptal edildiği düşünüldüğünde, Cezayir ekonomisinin büyük bir girdabın eşiğinde olduğu görülüyor.

Gerçekten de Buteflikanın iki yıl içinde üç kez ekonomi bakanını değiştirmesi ve her seferinde de açıklanan projelerin bir türlü hayata geçirilememesi, Cezayirlilerin gözünde değişenin aslında sadece isimler olduğu algısının oluşmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde yeni bakanların hepsi ya daha önce başka bir bakanlık görevinde bulunmuş ya da devletin önemli kurumlarından birinde önemli bir görevde çalışmış isimlerdir. Bu da Buteflikaya yakın yayın organları da dahil olmak üzere kabine değişikliğinin manşet dahi olamamasının önemli bir gerekçesi olarak gösterilebilir.

Aslında tüm bu tartışmaların temelinde petrole dayalı büyümeden üretim ekonomisine geçme planları yatmaktadır. Hali hazırda petrole dayalı büyümenin risklerini gören Cezayir, petrol fiyatları yeniden hızla yükseliş eğilimi gösterse bile bu sancılı süreci tamamlamak durumundadır. İşte böylesi bir atmosferde Cezayir toplumunun ve küresel piyasaların temel beklentisi, bu süreci tamamlayacak kararlı ve bağımsız bir ekonomi yönetiminin iş başına geçmesidir.