Yorumlar

Mısır’da Karşı Devrim

Mısırda askeri darbe ile başlayan karşı-devrim sürecinin hız kesmeden devam ettiği görülmektedir. İç dinamikler açısından bakıldığında karşı-devrim sürecini sona erdirebilecek ve yeniden devrimci bir kalkışmanın önünü açabilecek herhangi bir güç merkezi olduğunu söylemek şu an için gerçekçi olmayacaktır. Müslüman Kardeşler hareketinin yoğun bir baskı altında tutulduğu ve hareketin kendi içerisinde bazı liderlik problemleri yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda 25 Ocak 2011 Devrimi sürecinin en güçlü aktörlerinden olan bu hareketin halihazırda benzer bir potansiyele sahip olduğu söylenemez. Benzer şekilde gerek 6 Nisan Hareketi gerekse de Devrimci Sosyalistler olsun, karşı-devrimden rahatsız olan ve bu yöndeki gidişatı değiştirmeyi amaçlayan aktörlerin de kapasitelerinin ciddi anlamda rejim tarafından kısıtlandığı görülmektedir. Medyanın tamamen rejim destekçisi bir niteliğe bürünmesi, siyasi kadroların Sisi yandaşı figürler tarafından doldurulması ve bürokrasi ve yargıdaki kökleşmiş eski rejim aktörlerinin halen yerlerinde bulunmaları Mısırda karşı-devrim sürecinin içeriden dinamiklerle sona erdirilmesini çok daha zor hale getirmektedir.

Öte yandan 3 Temmuz 2013te gerçekleşen askeri darbe ile birlikte başlayan karşı-devrim süreci üç yıla yakın bir süredir ülkede huzursuzluk ortamının arttığı, istikrarsızlığın kronikleştiği ve ekonomik sıkıntıların derinleştiği bir ortamı da doğurmuştur. Ülkedeki tüm muhalif hareketlerin ciddi anlamda baskı gördüğü bu dönemde özellikle Müslüman Kardeşler teşkilatına, 6 Nisan Hareketine ve Sosyalist Devrimcilere yönelik hukuk dışı uygulamalar rejime karşı geniş kesimlerde oluşan öfkenin artmasına neden olmuştur. Ülkedeki bu gergin ortam ve buna paralel olarak ekonomik sorunların da devam etmesi, Mısırın halihazırdaki siyasi durumunun sürdürülemez olduğunun göstergesidir.

Böyle bir ortamda üç yıldır kapalı olan parlamento 2016nın Ocak ayında yeniden toplanarak çalışmalarına başlamıştır. Bu noktada büyük oranda Sisi yanlısı figürlerden oluşan parlamentonun siyasi istikrarın sağlanmasında olumlu bir rol oynayacağını düşünmek yanıltıcı olabilir. Nitekim Mısırda yaşanan kriz siyasetle olduğu kadar toplumsal kesimlerle de yakından ilgili. Rejimin baskısına maruz kalan ve birçok üyesi idam cezasına çarptırılan Mısırın en geniş toplumsal tabana sahip hareketi olan Müslüman Kardeşlerle uzlaşılması ülkede istikrarın sağlanabilmesinin ön koşulu olarak görülüyor.

Bu durumun farkında olan Kahire, son dönemde hem içeride hem de dış politikada yeni seçenekleri değerlendiriyor. Bu anlamda Sisi yönetimi ülkede yoğun biçimde devam eden insan hakları ihlallerine yönelik küresel tepkiyi azaltmak amacıyla Batı ülkeleriyle işbirlikleri geliştirirken, halk üzerinde her geçen gün etkisini artıran ekonomik krizi ötelemek için gerekli kaynağı da Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgesel aktörlerden temin etmeye çalışıyor. Rejim bu şekilde hem meşruiyetini sağlamlaştırmayı hem de karşı-devrim sürecinin sekteye uğramadan devam ettirilmesini amaçlıyor.

Ancak son dönemde yaşanan kimi gelişmeler Sisi yönetiminin darbenin hemen sonrasındaki süreçte olduğu kadar rahat hareket edemediğini gösteriyor. Müslüman Kardeşler hareketinin siyasi mücadelesini sürdürmesi, Sina Vilayeti (ولاية سيناء – Wilayat Sinai) ve Mısırın Askerleri (اجناد مصر – Soldiers of Egypt) gibi örgütlerin gerçekleştirdikleri saldırılarla tansiyonu yüksek tutması, Suudi Arabistanda iktidarın değişmesinin ardından yeni yönetimin Sisiye mesafeli bir tutum alması ve yine Riyad ile Türkiye arasındaki stratejik işbirliğinin Ankara-Kahire hattındaki gerginlikten olumsuz etkilenmesi gibi unsurlar Sisi yönetimini yeni politikalar üretmeye mecbur kılmaktadır.

Bu bakımdan Müslüman Kardeşler hareketine yönelik baskının azaltılması, Suudi Arabistanla iyi ilişkilerin korunması ve bununla bağlantılı olarak Türkiye ile yaşanan siyasi krizin sonlandırılması gibi politika tercihleri önümüzdeki dönemde Sisi yönetiminin ajandasını daha fazla meşgul edecektir. Bu dönemde içeride muhaliflere baskının azaltılması, insan hakları ihlallerinin sona ermesi, özgürlüklerin genişletilmesi ve ekonominin düzeltilmesi gibi darbe sonrası dönemde iç huzursuzluğa neden olan durumlarla ilgili iyileştirmeler yapılması Sisi rejiminin varlığını koruyabilmesinin başlıca koşuludur. Bununla birlikte dış politikada değişen bölgesel gelişmeler ışığında özellikle Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar gibi ülkelerle ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi Sisi rejimi açısından gelecek dönemin ana gündem maddesini oluşturacaktır. Bununla birlikte Kahire, İranın bölgesel politikalarda artan etkisini daha dikkatli biçimde izlemeli ve kendi müttefiklerinin de önceliklerini göz önünde bulundurarak yeni politikalar geliştirmelidir. Riyad ile Tahran arasındaki bölgesel nüfuz mücadelesinin hızlanarak derinleşmesi, Türkiyenin bölgesel politikalarda Suudi Arabistanla işbirliğini ilerletmesi, Rusya ile Türkiye arasında yaşanan krizin Ankarayı Ortadoğuya dair politikalarında değişime zorlaması ve son gelişmelerin ardından Türkiyenin enerji kaynaklarını farklılaştırmayı istemesi gibi yeni durumlar da önümüzdeki dönemde Mısır siyasetini etkileyecek gelişmeler arasında sayılmalıdır. Hem iç politikadaki istikrarı sağlama hem de sürdürülebilir bir dış politika yürütme anlamında hayati öneme sahip bu konuların 2016 yılı boyunca Mısır siyasetini şekillendireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Askeri darbeden bu yana siyasi istikrarı sağlayamayan ve ekonomik sıkıntıları aşamayan Sisi yönetimi de gelinen noktada ülkede süregelen huzursuzluk ortamının sona ermesi adına yeni hamleler yapmak zorunda olduğunun farkında.

Mısır yönetimi, darbe sonrası dönemde yürüttüğü baskıcı politikaları sürdürmesinin ülkeyi istikrarsızlaştırmaya devam edeceğinin farkına varmalıdır. Bununla birlikte Sisi rejimi gerçekleştirmeyi hedeflediği ekonomik kalkınma planlarının başarılı olması için önce iç barışı sağlamalı, ayrıca bölge siyasetinde kendi müttefiklerinin yürüttüğü mücadelelere destek olmalıdır. Bu iki hedefe ulaşmada ilk olarak Müslüman Kardeşler teşkilatıyla uzlaşarak hareketi en azından toplumsal düzlemde dışlamayı sonlandırmalı, hatta siyaset sahnesinde söz söyleme hakkı sağlamalıdır. Dışarıda da özellikle Suudi Arabistanla ilişkilerin sağlıklı biçimde devam edebilmesi ve İranın yayılmacılığına karşı mücadelenin başarılı bir şekilde sürdürülebilmesi için Türkiye ile ilişkileri normalleştirmenin yollarını aramalıdır.

Bu yazının daha geniş bir versiyonu SETA tarafından Mısır'da Geleceğini Arayan Karşı Devrim başlığıyla yayımlanmıştır.