Yorumlar

Cenevre 2'de Suriye için Barış Arayışı

Suriye sorununa barışçıl bir siyasi çözüm bulmak için İsviçre'nin Cenevre şehrindeki ilk toplantı, Birleşmiş Milletler'in (BM) girişimiyle 30 Haziran 2012 günü yapılmıştı. Ancak izleyen süreçte Suriye'de savaşan tarafların ve diğer ilgili aktörlerin verdikleri sözlere sadık kalmamaları nedeniyle bir sonuç üretilememişti. Uzun süren müzakerelerin ardından Kasım 2013'te varılan uzlaşıyla 22 Ocak 2014te Suriyede akan kanın durdurulması ve muhalefetin yer alacağı bir geçiş süreci başlatmak amacıyla Cenevre'de yeniden toplanılmasına karar verilmişti.

Cenevre 2 Zirvesi'nin hazırlıkları kapsamında Suriye'nin Dostları Çekirdek Grubu'nun 12 Ocak'ta Paris'te gerçekleştirdiği toplantıda ABD, Britanya, Fransa, Almanya, İtalya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır, Ürdün ve Türkiye ortak duruş sergileyeceklerini teyit ettiler. Öncelikli hedefleri siyasi bir çözümü hayata geçirebilmek olan bu ülkeler, dağınık vaziyetteki Suriye muhalefetini görüşmelere katılmak ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'li dahi olsa bir çözüm sürecine ikna etmek için büyük çaba harcadılar. Muhaliflerin en geniş yapısı konumundaki Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu'nun (SMDK) Cenevre 2'ye katılımının bir 'güvenilirlik testi' olacağı görüşündeler. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen SMDK, 18 Ocak'ta İstanbulda yaptığı toplantıda, Genel Kurul'a katılan 58 üyenin olumlu yönde oy kullanmasıyla Cenevre 2'ye katılma kararı aldı. Daha öncesinde, bazı şartların karşılanmaması halinde toplantıya katılmayacağını belirten muhaliflerin müzakere masasında oturmaları, akan kanın durdurulması için ciddi bir irade sergilediklerinin göstergesi.

Her ne kadar SMDK, Esed'in içinde olacağı tüm geçiş planlarına karşı çıksa da uzun vadede siyasi çözümün sağlanabilmesi için Suriye Lideri'nin temsilcileriyle görüşmenin gereklilik olduğunu kabullenmiş durumda. Dolayısıyla SMDK'nın Cenevre 2'ye katılımı, onun Suriye'deki meşru muhalefet pozisyonunu güçlendirirken, rejimle çatışan "kontrol dışı" köktenci grupların varlığını daha fazla problematik hale getirecektir. Lakin bunu söylerken göz önünde bulundurulması gereken husus, olası bir barış sürecinde SMDK için büyük tehdit teşkil eden köktenci muhalif gruplarla yaşanabilecek çatışmalarda Batının desteğini garanti etmesidir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı John Kerry yaptığı açıklamada, Esed'in hiçbir şekilde geçiş sürecinde yer alamayacağının altını çizmiş, böyle bir taleple gelmesi durumunda ABD'nin yeni bir strateji izleyerek rejim üzerinde baskıyı artıracağı ve muhaliflere daha fazla destek olacağını belirtmiştir.

Kötünün iyisi durumundaki bu senaryoda, özellikle Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ve benzeri gruplar SMDK ile ters düşecek ve barış yahut çözüm süreci ciddi çatışmalara sahne olabilecektir. Suriyenin Dostları Grubu, Esed sonrasında bu tehditle mücadele noktasında yeni yönetime ciddi destek vermelidir. Bu yardımlar arasında askeri müdahale, tampon bölge kurulması, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi veya bölgesel bir barış gücü misyonunun Suriye'de görevlendirilmesi seçenekleri, masadaki ihtimaller arasındadır.

Suriye'nin Dostları Toplantısı Sonuç Bildirgesi, Rusya ve İran'a çağrıda bulunarak, onlardan Esed ve ekibi üzerindeki güçlerini kullanarak Şam yönetimini savaşı sonlandırmaya ve barış görüşmeleri için müzakereye zorlama çağrısı yapıyor. Suriye'ye dost ülkeler grubu, Cenevre 2 görüşmelerinde, rejim yanlısı Rusya, İran ve diğer uluslararası aktörleri ikna etmek için büyük çaba sarf edecektir. Zaten Rusya ile ABD arasında gerçekleşen görüşmede iki tarafın kısmi ateşkes, tutsak takası ve insani yardım koridoru konularında ön anlaşmaya varması, çözüm umutlarını az da olsa yükseltiyor.

Hem Suriye'nin Dostları Sonuç Bildirgesi hem de ABD ve Rusya arasındaki anlaşmada varılan uzlaşma, Türkiyenin uzun süredir Suriye sorununa dair savunduğu tezleri barındırıyor. Ankara şu aşamada Suriye konusunda eskisine nazaran her ne kadar düşük profilli bir siyaset izliyor görüntüsünü verse de, kapalı kapılar ardında uluslararası ve bölgesel aktörlerin tavırlarını belirlemede Türkiye'nin tezleri büyük öneme sahip.

Cenevre 2'den Türkiye ne bekliyor?

Devrimin ilk günlerinden bu yana muhalif güçleri destekleyen Ankara, bu süreçte güven duyduğu bazı müttefiklerinin ayağını sürümesiyle kendini beklemediği bir durumun içerisinde buldu. Ardından Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu liderliğindeki Türk dış politikası, Suriye sorununun çözümü için bir anlamda geri adım atarak önceden beri savunduğu 'Esed'siz geçiş süreci' seçeneğini yumuşatmış, onun temsilcilerinin yer alacağı heyetle görüşülmesini kabullenmiştir. Söz konusu kabulleniş, Ankaranın Esed yönetimine tahammül gösterdiği değil Türkiyenin şartlar yüzünden böyle bir ihtimali kabullenmek zorunda kaldığı anlamına geliyor.

Ankara'nın Suriye konusunda rahatsız olduğu bir diğer konu da yabancı aktörlerin çatışmaya müdahil olmalarıdır. Davutoğlu özellikle El-Kaide bağlantılı unsurların, Lübnan Hizbullahı'nın, diğer köktenci grupların ve PKK'nın Suriye kolu PYD'nin (Demokratik Birlik Partisi) Türkiye için tehdit olarak değerlendirildiğine vurgu yaparak, bu aktörlerin geçiş sürecinde saf dışı bırakılması gerektiğini belirtmiştir. IŞİD gibi grupların uyguladıkları yöntemlerin kabul edilemez olduğunu ve bu yüzden Türkiye'nin de yeni bir pozisyon geliştirdiğini söylemiştir. 17 Ocak'ta Şanlıurfa'da düzenlenen Suriye'ye Komşu Ülkeler Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Davutoğlu, Ankara'nın Cenevre 2 öncesi pozisyonunun altını yeniden çizerek Suriye rejiminden sadece eli kana bulaşmamış olanların geçiş hükümetinde yer alabileceğini vurgulamıştır. Bununla birlikte Suriye muhalefetinin masada yer almasının önemine değinen Türk Dışişleri Bakanı, "Ancak tek bir çatı altında birleşebilirlerse Suriyedeki muhalifler kendi lehlerine olacak bir kararın çıkarılmasında etkili olabilirler." diyerek farklı grupların Cenevrede bir arada temsil edilmesinin önemini hatırlatmıştır.

Cenevre 2 Zirvesi'nin kalıcı bir çözüm üretme ihtimali elbette uzun süreli bir plana dayanacaktır. Ancak geçiş sürecinde özellikle Türkiye ve ABD'nin ısrarla vurguladığı bazı kararların alınması, savaştan doğrudan veya dolaylı etkilenen milyonlarca Suriyelinin koşullarında ciddi bir değişim doğuracaktır. Cenevre 2 öncesi taraflardan gelen son açıklamalardan; SMDKnın tek hedefinin sahada deviremedikleri Esedi masada devirmek olduğu, buna karşın da Esedin "Görevi bırakmaya henüz hazır değilim." diyerek gözdağı verdiği görülüyor. Öte yandan İran'ın toplantıya katılma ihtimali ortaya çıkınca SMDK'nın büyük tepki göstermesi, biranda zirvenin tehlikeye girdiği endişesini doğurdu. 20 Ocak akşamı, rejimin işkence fotoğrafları ortaya çıkınca BM Tahrana olan davetini geri çekerek muhalefetin toplantıya katılımını garanti altına almıştır.

Baas rejiminin tutuklulara sistematik işkence uyguladığına dair fotoğraflar, uluslararası aktörler açısından kısmen de olsa yeni bir ortam yaratmıştır. Bu bakımdan özellikle Rusya ve İran'ın Esed ve ekibine yönelik desteğini sürdürmesi artık daha zor gözüküyor. Cenevre 2'nin öncelikli amacının Suriye'deki ölümlerin durdurulması ve insani yardımın ulaştırılması olduğu göz önüne alınırsa, rejimin insanlık suçu işlediğinin ortaya çıkışıyla müzakere masasındaki aktörlerin tutumlarının ulusal çıkardan daha farklı motivasyonların tazyikine uğrayacağı muhakkaktır. Aksi takdirde uluslararası hukukun ve varlık nedeni sorgulanan BM'nin dünya kamuoyu nezdinde hiçbir meşruiyeti kalmayacaktır.

Kaynak http://www.aljazeera.com.tr/gorus/cenevre-2de-suriye-icin-baris-arayisi