Yorumlar
İran’da Seçimlere Doğru
İran, yönetim sistemi açısından bakıldığında Ortadoğu'nun en özgün ülkelerinden bir tanesidir. Sistemin temelinde teokratik kurumlar ve prensipler yer alsa da demokratik kurumları ve siyasi tesir güçlerinin yüksek olması ile İran, diğer Ortadoğu ülkelerinden ayrı bir yerde bulunuyor. Girift siyasi yapısı, başka ülkelerde örneği olmayan kurumların varlığı ve benzersiz işlevleri, İran'daki siyasi temsil ve seçim sistemlerini sorunsallaştırırken, kısa aralıklarla gerçekleşen seçimler de kamusal siyasi hayatı canlı tutma işlevi taşıyor. Bu anlamda İran'ın, kapalı ve sınırlı siyasal yapısına rağmen kamusal siyasi tartışmalar açısından görece zengin bir ülke olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Meseleyi daha çarpıcı kılmak adına, son beş yılda İran halkının beş farklı seçimde (bazı seçimlerin ikinci turlarını saymazsak) oy kullandıklarını söyleyebiliriz. Önümüzdeki ay da İran'ı iki önemli seçim bekliyor: 19 Mayıs'ta hem 12. hükümete başkanlık edecek olan cumhurbaşkanını hem de içerisinden belediye başkanlarının seçildiği şehir konseyi üyelerini seçecekler.
Bu yazıda, daha önemli olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanacağız. İran'da cumhurbaşkanları, yürütme erkinin başında olmaları hasebiyle önemli bir siyasi pozisyona sahipler. Her ne kadar dini lider, muhafızlar konseyi, yargı erki ya da parlamento tarafından kısıtlanabilseler de hem yapısal hem de konjonktürel bazı açılımları yapabilecek potansiyelleri olduklarını söylemek yerinde olacaktır. Örneğin reformist eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin döneminde İran, oldukça önemli siyasi açılımları tecrübe etmiş ve bunların bazıları yapısal dönüşümü mümkün kılarak söz konusu yeniliklerin günümüze tevarüs etmesine imkân sağlamıştır. Şehir konseyi seçimleri bunlardan bir tanesidir. Her ne kadar anayasada yer alsa da şehir konseyi seçimleri Hatemi dönemine kadar icra edilmemiş ve Hatemi hükümetinin girişimleriyle pratiğe dönüşmüştür. Bu yüzden cumhurbaşkanlığı önemli bir makam ve cumhurbaşkanlığı seçimleri de İran'ın en önemli seçimlerinden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor.
Açıklanan seçim takvimine göre 11-15 Nisan tarihleri arasında, seçimlerde aday olmak isteyen kişiler kayıt yaptıracaklar. 16 Nisan'da ise Muhafızlar Konseyi, başvuranların hangilerinin seçimlere katılmak için gerekli olan nitelikleri haiz olup olmadığına karar vermeye başlayacak. Normalde 20 Nisan'a kadar devam edecek olan bu işlemin süresinin, muhtemel aday adaylarının sayısının fazlalığı ve inceleme süresinin kısıtlılığından dolayı 25 Nisan'a kadar uzatılmasına kesin gözüyle bakılıyor. 26-27 Nisan tarihlerinde adaylığı kesinleşen kişilerin isimlerinin açıklanmasıyla birlikte 28 Nisan'da başlayacak olan seçim kampanyaları 18 Mayıs'a kadar devam edecek ve bir günlük bir sessizliğin ardından 19 Mayıs tarihinde seçimler gerçekleşecek.
Seçimlere yaklaşılırken muhtemel aday adayları da yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. Bu seçimin de geçtiğimiz seçimlerde olduğu gibi reformist-ılımlı ittifakı ile muhafazakâr-radikal ittifakı arasında geçmesi bekleniyor. Reformistlerin adayının şimdiki Cumhurbaşkanı Ruhani olacağına kesin gözüyle bakılıyor. İran reformistlerinin en önemli kurumlarından olan Reformist Siyasa Şurasının Başkanı Muhammed Rıza Arif, geçtiğimiz ay Ruhani'nin reformistlerin nihai ve kesin adayı olduğunu açıklamıştı. Ruhani, P5+1 ülkeleri ile imzalanan tarihi nükleer anlaşmanın mimarı olarak seçimlere avantajlı bir şekilde giriyor. Bu avantajını 2016'nın Şubat ayındaki parlamento ve uzmanlar meclisi seçimlerinde kazandığı başarıyla taçlandırmıştı. Ancak nükleer anlaşmayı müteakip kaldırılan ambargoların ekonomiye etkisinin sınırlı olması, Ruhani'nin en büyük handikaplarından biri olarak gözüküyor. Son zamanlarda Dini Lider Ali Hamaney başta olmak üzere onun vilayetlerdeki temsilcileri olan Cuma İmamlarının, Yargı Gücü Başkanının, tanınmış muhafazakâr siyasetçilerin ve Kasım Süleymani de dâhil olmak üzere bazı devrim muhafızları komutanlarının Ruhani'ye ekonomi karnesi üzerinden yüklenmelerinin altında bu sebep yatıyor. Gerçekten de 2013 yılında göreve geldiğinden bu yana enflasyon konusunda başarılı bir tablo ortaya koymasına rağmen işsizlik rakamlarındaki artışı engelleyememesi, Ruhani'nin elini zayıflatan noktalardan bir tanesi. İşsizlik meselesinin, halkın gündelik hayatına doğrudan etki etmesi meseleyi daha da önemli kılıyor.
Ekonomideki mevcut sorunları gizlemeyen Ruhani, bu sorunların kaynağı olarak önceki hükümetleri ve bilhassa Ahmedinejad yönetimini işaret ediyor. Buna ek olarak önümüzdeki yıl 700.000 yeni iş imkânı yaratacağını vaat ederek yarışta tutunmaya çalışan Ruhani, henüz reformistlerin desteğini kaybetmemiş gibi gözüküyor. Ruhani'nin cumhurbaşkanlığının en büyük destekçilerinden olan Haşimi Rafsancani'nin Ocak ayında vefat etmesi ve geçtiğimiz yıl hükümete bağlı bazı müdürlüklerde açığa çıkan astronomik maaş skandalı, Ruhani'ye darbe vuran diğer faktörler arasında sayılabilir. Son olarak Dini Lider Hamaney'in de favori adayının Ruhani olmadığını söyleyerek muhafazakâr camiadaki son duruma bakalım.
2013 seçimlerinde muhafazakârların en ciddi problemi, reformistlerin aksine tek bir adayla seçimlere katılamamalarıydı. Önümüzdeki seçimlerde bu problemi yaşamamak için İslam Devrimi Güçleri Halk Cephesi (İDGHC) ismiyle bir platform oluşturan muhafazakârlar, bu platformda düzenledikleri toplantılarla tek bir kişiyi aday göstermeye kararlı gözüküyorlar. Söz konusu oluşumun 5 Nisan'daki toplantısında beş aday belirlendi ve önümüzdeki günlerde bu adaylardan bir kişinin nihai aday olarak seçilmesi öngörülüyor. Platformun belirlediği adaylar, 2147 oy alan Hüccetülislam Seyit İbrahim Reisi, 1546 oy alan Ali Rıza Zakani, 1404 oy alan Mehrdad Bezrpaş, 1373 oy alan Muhammed Bakır Galibaf ve 994 oy alan Perviz Fettah oldular.
Hâlihazırda Tahran Belediye Başkanı olan Muhammed Bakır Galibaf, emlak yolsuzluğu skandalı ve çöken Plasko Binası olaylarından ötürü siyasi anlamda çok güç kaybetmişti. Kendisi de yaptığı bir açıklamada aday olma planının olmadığını söyledi. Ali Rıza Zakani, 2013 seçimlerinde yarışmak istemiş fakat Muhafızlar Konseyi tarafından elenmişti. Mehrdad Bezrpaş ve Perviz Fettah ise Ahmedinejad hükümetlerinde kabinede yer almış kişiler. Bezrpaş'ın ayrıca milletvekilliği geçmişi bulunurken Fettah ise şu anda İmam Humeyni Yardım Vakfının başında bulunuyor. İran'daki siyasi ve ekonomik yapıyı bilenler, vakıfların ne kadar önemli kurumlar olduklarını da bilirler. Platformda en yüksek oyu alan İbrahim Reisi de geçtiğimiz yılın Mart ayında, Ayetullah Abbas Vaiz Tabesi'nin ölümünün ardından onun yerine, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından Astan-ı Kuds Razavi Vakfının yöneticiliğine atanmıştı. Söz konusu vakıf İran'ın en güçlü ve zengin vakıflarından biri olup, Meşhed'de bulunan İmam Rıza Türbesi'nin koruyuculuğunu da uhdesinde bulundurmaktadır.
Reisi, Dini Lider Hamaney'in en yakınlarından birisi olarak görülüyor. İran'ın bir sonraki dini lideri olarak da ismi geçenlerin arasında üst sıralarda bulunuyor. Reisi'nin 5 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini Denetleme Komitesinden istifa etmesi ve İDGHC oylamasında en yüksek oyu alması sonucunda artık adaylığına kesin gözüyle bakılıyor ve seçimin Ruhani ile Reisi arasında geçeceği konuşuluyor. Reisi'nin bu ani yükselişi, Dini Lider Hamaney'in kendisine olan desteğinin sonucu olarak görülüyor ve bu da onun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir hayli avantajlı olacağı anlamına geliyor.
Ancak yine de iddialı konuşmak için henüz erken. İran İslam Cumhuriyeti tarihinde seçimler çoğu zaman sürprizlere gebe olmuş. Öte yandan muhafazakâr camiayı İslam Devrimi Güçleri Halk Cephesi ile sınırlamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. İran'ın bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmedinejad da adaylığı konuşulan isimler arasında. Hamaney tarafından adaylığa başvurmaması yönünde ikaz edilen Ahmedinejad'ın yine de adaylığa başvurabileceği konuşuluyor. Ahmedinejad'ın kendisi ise dört yıllık bir aranın ardından 6 Nisan'da gerçekleştirdiği ilk basın toplantısında, kendisinin aday olma niyetinin olmadığını ancak adaylık için başvuracağını açıklayan eski yardımcısı Hamid Bekayi'yi destekleyeceğini ifade etti. Ahmedinejad 2013 seçimlerinde de benzer bir strateji izlemiş ancak destek verdiği İsfendiyar Rahim Meşai'nin adaylığı, Muhafızlar Konseyi tarafından teyit edilmemişti. Bekayi'nin dışında bir başka muhtemel muhafazakâr aday ise eski nükleer başmüzakereci Sait Celili. İDGHC'den kendisine onay çıkmayan Celili'nin bağımsız aday olma ihtimali bulunuyor. Celili 2013 seçimlerine de katılmış fakat muvaffak olamamıştı. Adaylığı konuşulan bir başka muhafazakâr isim ise eski İran Radyo Televizyon Kurumu Başkanı İzzetullah Zerkami. Ancak Zerkami, kuvvetli bir aday olarak değerlendirilmiyor.
Yukarıda özetlenen tabloya ilişkin bir genel değerlendirme yapmak gerekirse, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin “Ruhani ve diğerleri” arasında geçeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rızai'nin, aday olmayacağını açıklamasına ek olarak “bütün çabasının” İDGHC'nın çıkaracağı adayın kazanması için olacağını söylemesi bu anlamda değerlendirilebilir. Reformist ve ılımlıların desteğini arkasına alan Ruhani, bütün olumsuzluklara rağmen mevcut tabanını koruduğu takdirde seçimlere avantajlı olarak girecektir. Ayrıca Ruhani'yi, şimdiki Meclis Başkanı Ali Laricani gibi muhafazakâr siyasetçiler de destekliyorlar. Muhafazakârların tarafında ise şimdilik parçalı bir yapı dikkat çekiyor. Rızai ve Galibaf gibi önemli adayların birer birer çekilmeye devam etmesi sürdüğü ve tek bir adayla seçime girildiği takdirde muhafazakârlar da seçimi kazanma şansına erişebilirler. Özellikle kötü ekonomik durumun sorumlusu olarak Ruhani'nin üzerine gitmeye devam edecekleri ve nükleer anlaşmayı itibarsızlaştırmak için çalışacakları söylenebilir. Seçimlere bir aydan fazla bir vakit var. Bu süre içerisinde çok şey değişebilir; ancak şu an için görünen haliyle İran'daki son durum bu.