Yorumlar

Orta Doğu’da Kutsanan Sekülerizm Terörü Meşrulaştırıyor mu?

Batıda PKK/PYD seviciliğin tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz...
Kanlı eylemler gerçekleştiren “vahşi” ve “barbar” terör örgütü DAEŞe karşı “kahramanca” direniş gösteren bir PYD/PKK algısı oluşturulmaya çalışılıyor medyanın geniş kesimlerince. İnşa edilen DAEŞ algısı ne kadar ürkütücüyse, ona karşı mücadele ettiği düşünülen PKK/PYD algısı da o kadar kutsal bir hâl alıyor.
Bir şeyi fazla kutsamak, çizilen kutsal resme uymayan bazı şeyleri görmezden gelmenize yol açar. Kutsadığınız şeye ilişkin çarpık bazı gerçekler gördüğünüzde “vardır bir hikmeti” der geçersiniz. İşte Batılılar da bu şekilde kutsadıkları PKKnın Ankarada, İstanbulda patlattığı bombalarla katlettiği sivilleri veya bayram günü evinden çağırıp çocuğunun gözleri önünde infaz ettiği siyasetçileri görünce “vardır bir hikmeti” tutumuna bürünüyorlar. Ya da bu tür olayları hiç görmemeye çalışıyorlar.
PKK, Avrupa Birliği ve ABD tarafından da terörist bir örgüt olarak tanımlanmasına rağmen, bu örgüte Suriye, Irak ve İrandaki uzantılarıyla birlikte açık veya üstü örtülü bir şekilde sahip çıkılmasının birçok nedeni vardır. Terörist örgütlerin uluslararası aktörler tarafından her zaman risk olarak görülmediği, bazı durumlarda “kullanışlı araçlar” olarak değerlendirildiği bilinen bir gerçektir. Bu çerçevede bazı küresel aktörler PKK/PYD gibi terörist örgütleri Orta Doğudaki çıkarları doğrultusunda kullanabilecekleri faydalı araçlar olarak görüyorlar.
 
Ancak Batının PKK/PYDye bakışında, uluslararası ilişkilerin doğasında var olan bu çıkar hesapları dışında ideolojik bir boyutun olduğunu da ifade etmek gerekir. Orta Doğu ve dünyadaki İslam algısının DAEŞ, El-Kaide, Boko Haram ve FETÖ/PDY gibi örgütler tarafından bu kadar kirletildiği bir dönemde Batı kamuoyunda ciddi bir İslamofobinin oluştuğu görülüyor. Bu İslam korkusu ve düşmanlığının Batıdaki geniş kesimleri, İslam dünyasında iş birliği yapacakları seküler aktörler arayışına itmesi de söz konusudur. Bu korku ve endişe altındaki arayış içerisinde, buldukları “seküler” müttefiklerin yukarıda sayılan örgütler gibi terörist olmalarını ise fazla önemsemedikleri görülüyor. Daha doğrusu, çıkar odaklı politika geliştirenler için bunların terörist olmalarının fazla önemi yok “kullanışlı” olmaları yeterli.
Bu çıkar odaklı siyaset geliştirenlerin, yeni seküler müttefiklerin “terörist yüzlerinin” kendi ülkelerindeki geniş kitlelerden gizlenmesi konusunda ise medya devreye giriyor ve PKK/PYD konusunda halkın sempatisini artıracak sayısız program yapılıyor. Batı televizyonlarında gösterilen bu programlarda PKK/PYDnin ne kadar “özgürlükçü” olduğu anlatılarak, başta Kürt halkı olmak üzere bölgede ele geçirdiği bölgelerdeki farklı düşünen insanlar üzerinde kurduğu tasallut gizlenmeye çalışılıyor. Kadın “savaşçıları” gösterilip, kadının nasıl özgürleştirildiği anlatılmak suretiyle, ailelerinden küçük yaşlarda kaçırılan kız çocuklarının dramı örtülmeye çalışılıyor. DAEŞ ideolojisine karşı aydınlanmacı bir zihniyete sahip oldukları anlatılmaya çalışılarak, örgütün Kandildeki lider kadrosunun Soğuk Savaş döneminden kalmış, ideolojik takıntılı ve demokrasiye kapalı düşünce yapısı gizlenmeye çalışılıyor.
 
Bu şekilde PKK/PYD için, seküler kimliğinin Batı kamuoyu nezdinde terörist kimliğini örten meşrulaştırıcı bir araca dönüştüğü görülüyor...
Batıda giderek tırmanan İslamofobik anlayış tarafından körüklenen bu ideolojik körlük, PKKnın Türkiyede artırdığı terörist eylemlerin vardığı noktanın görülmesini engelliyor. İntihar saldırıları, bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen saldırılar ve gelinen son noktada bölgedeki AK Partili siyasetçileri hedef alan suikastlar Batının bu yeni “seküler” müttefikine bakışındaki ideolojik körlüğü ortadan kaldıramayacak gibi görünüyor.
Birilerinin Batılı “dostlarımıza” teröristlerle iş birliği yapmanın bumerang etkisi yapacağını anlatması gerekiyor. Bugün tolerans gösterilen ya da desteklenen teröristler yarın kendilerini de vurabilir. PKKnın Avrupada çok güçlü bir militan ağı olduğu ve çıkar uyuşmazlığı durumunda bu yapının kontrol edilmesinin ne kadar zor olduğunu bilmeleri gerekir...
 
bu yazı ilk defa Türkiye Gazetesi'nde yayınlanmıştır.