Yorumlar

Batı’da Artan İslamofobi Karşısında Ortadoğu’nun Hâli

 
Batılı ülkelerde İslam düşmanlığı giderek artıyor. İslam ve Müslümanlara karşı söylemleriyle oy toplamaya çalışan siyasetçiler artık sadece aşırı sağcı ve ırkçı kesimlerden gelmiyor. Siyasi spektrumda merkezi temsil eden politikacılar da artık aynı yabancı ve İslam karşıtı sloganlarla oylarını artırmaya çalışıyorlar. Seçim kaygıları bu gidişata dur diyebilecek olan rasyonel kesimlerin öne çıkıp sağduyu tavsiye etmelerini engelliyor.
İslam düşmanlığının bu kadar yaygınlaşması öncelikle Batıda yaşayan Müslümanları tehdit ediyor. Uzun zamandır Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerden Müslümanları hedef alan çeşitli saldırı haberleri geliyor. Almanyada yaşayan Türklerin evlerine yönelik kundaklama eylemleri ve NSU cinayetleri hatırlandığında bu tehlikenin ciddiye alınması gerekiyor. Almanyadaki yabancılara yönelik insan hakları ihlallerini ele alan, SETA tarafından yayınlanan İslamofobi Raporu ve Sakarya Üniversitesi Diaspora Araştırmaları Merkezinin yayınladığı Almanya Hak ve Özgürlükler Raporları bu ülkede yaşayan Müslümanların sürekli olarak maruz kaldıkları saldırıları ve hak ihlallerini listeliyor.
Avrupa ve ABDde yaşayan Müslümanların bu saldırılara karşı korunmasında başta İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere Müslüman ülkelerine önemli görevler düşüyor. Ayrıca Batıda artan bu İslam düşmanlığının sadece o ülkelerde yaşayan Müslümanları hedef almayacağı, İslam ülkelerine yönelik saldırgan politikaların artmasına da yol açacağı beklenmelidir. Trump yönetimindeki ABDnin bazı İslam ülkelerini hedef alan vize sınırlandırmaları ve Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerin son dönemde Türkiyeye karşı izledikleri düşmanca politika bunun açık örnekleri olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, Batıda artan bu İslam düşmanlığı karşısında Orta Doğunun İslam ülkeleri ne yapıyorlar?
Orta Doğunun mevcut hâline bakıldığında bu konuda iyimser olunamayacağı açıktır. Zira Suriye, Irak, Yemen ve Libya üzerinde Orta Doğu ülkeleri arasında büyük çatışmalar yaşanıyor. Bölgedeki Müslüman ülkeler bu çatışmalara çözüm bulma konusunda başarısız oldukları için ABD ve Rusya gibi küresel aktörler sorunlara müdahil olmuşlar, onların müdahaleleri ise bu problemlerin bölge halklarının yararına olacak şekilde çözülme şansını iyice ortadan kaldırmış.
ABD ve Rusya tarafından Suriye konusunda ortaya konulacak olan çözümün Suriye halkının yararına olacağını söyleyebilir miyiz?
Washington ve Moskovanın, Suriye ya da Irakta ne kadar insanın öldüğü ya da ne kadarının mülteci durumuna düştüğü konusunda bir kaygı taşımadıkları açıktır. Bu konuda bir kaygı taşıyan bölge ülkelerinin artık aralarındaki güç mücadelesine son verip kendi sorunlarına bölgesel çözümler bulma konusunda adımlar atmaları gerekiyor. Bu konuda gerektiğinde canlarını yakacak ve halklarına kabul ettirmekte zorlanacakları tavizlere de hazır olmaları gerekiyor.
 
İslam dünyasının sorunlarının çözümünü, İslam düşmanlığının giderek arttığı Batıdan ya da Rusyadan bekleyemeyiz. 
 
Bölgenin Müslüman ülkeleri, kendi sorunlarını çözmek konusunda gerekli adımları atmaya yanaşmazlarsa, ABD, Rusya, İngiltere ve Almanya gibi küresel aktörlerin Orta Doğudaki etkinliklerini daha da artırdıklarına şahit olmak zorunda kalacaklar. Bu aktörlerin Orta Doğuyu kendi çıkarları doğrultusunda yeni nüfuz bölgelerine ayırıp yeniden şekillendirmelerini istemiyorsak, bölge ülkelerinin aralarındaki etnik ve mezhepsel rekabeti sona erdirip bir masa etrafına oturması gerekiyor.
Bu konuda özellikle İran ile Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri arasındaki rekabet ve çatışmanın sona erdirilmesi önem arz ediyor. Türkiye, her ne kadar kendisi de Suriye ve Irak konusunda İran ile rekabet içerisinde olsa da, Tahran ile diyaloğu sürdürebilen ve Riyad ile de iyi ilişkilere sahip bir ülke olarak öne çıkıp arabuluculuk yapabilir.
Ankaranın geçmişteki zor dönemlerde de bu tür arabulucu faaliyetleri başarıyla yürüttüğü hatırlanırsa, Batıda yaygınlaşan İslamofobinin bütün Müslümanları tehdit ettiği bir zamanda Orta Doğunun Müslüman ülkeleri arasındaki çatışmaların sona erdirilmesi için yeniden böyle bir misyonu üstlenmesi gerekiyor.
 
Bu yazı ilk defa Türkiye Gazetesi'nde yayınlanmıştır.