Yorumlar

Ruhani’nin Politik Performansı

2013 yılının Haziran ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine İran, son derece kötü bir ekonomi ve giderek sertleştirilen ambargo ve izolasyon politikalarının ağır yükü altında girmişti. Dünya Bankası verilerine göre 2013 yılında İranda enflasyon oranı %39.3ü gösteriyordu. Bu kötü gidişteki en büyük payın, Ahmedinejadın sert söylemi ve yanlış ekonomi politikalarının olduğu sürekli tekrarlanmaktaydı. Böylesine bir ortamda Hasan Ruhani, sertliğe karşı hoşgörünün ve ılımlılığın temsilcisi olarak temayüz etmişti. Kendisine sembol olarak “anahtar”ı seçmiş ve meseleleri bir anlamda balyozla, kırıp dökerek değil anahtarla çözeceğini bildirmişti. İranlılar da Ruhaniye gereken desteği vermişler ve seçimlerde ikinci tura gerek kalmadan kendisini cumhurbaşkanı seçmişlerdi. Ruhaninin arkasında şüphesiz ki Ahmedinejadın yönetiminden sıkılan, bunalan ve bir değişim ihtiyacı hisseden insanlar vardı. Bu insanların “reformist” olarak isimlendirilen bir kısmı da seçimlerde Ruhaniyi desteklemişlerdi. Umutlar, değişim rüzgarlarını estirmiş ve hem İran halkı hem de uluslararası kamuoyu İranda bir değişim beklemeye başlamışlardı.

Bu bağlamda sorulması gereken iki önemli soru vardır. İlki, Ruhaninin yaratması beklenen değişimin boyutlarına ilişkindir. Medyada bu yeni döneme ilişkin aralarındaki farkları dikkate almadan kullanılan değişim, reform ve hatta devrim benzeri kelimeler, yeni cumhurbaşkanının icraatlarını isabetli biçimde değerlendirme imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bu anlamda Ruhaninin politik spektrumda nerede konumlandırılabileceğine ilişkin bir çerçeve çizmek faydalı olacaktır. İkinci soru ise bir yılı aşkın bir sürenin ardından Ruhani döneminin politik performansının söz konusu çerçeve uyarınca başarılı mı yoksa başarısız mı olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir.

İlk sorudan başlamak gerekirse Ruhaninin gerçekleştireceği söylenen değişimin çerçevesini tespit etmek oldukça önem taşımaktadır. Bu çerçeve tespit edildiğinde Ruhaninin politik kimliği ve icraatlarının nasıl yorumlanması gerektiği konusunda daha net bir tablo ortaya çıkar. Ruhaninin, Dini Lider Ali Hamaney ile olan iyi ilişkileri ve kendisinin de bir molla olduğu göz önüne alındığında, medyada tasvir edildiği şekliyle İranda bir devrimin ya da çok büyük bir reformun olacağı yönündeki beklentilerin fazla gerçekçi olmadığı anlaşılabilir. Nitekim Ruhani de “problemler, İslam Devriminin Dini Lideri Seyyid Ali Hamaneyin politikaları takip edilerek çözülebilir” şeklinde konuşarak aslında bir anlamda Hamaneye olan bağlılığını ve bu minvaldeki yol haritasını vurgulamıştır. Bu bağlamda İranın, nükleer enerji üretme hakkından büyük tavizler verebileceğini ya da İsrailin bölgedeki varlığının gayrı meşruluğuna ilişkin olan düşünce ve politikalarından vazgeçebileceğini ya da Suriye politikasını tamamen tersine çevirebileceğini düşünmek doğru değildir. İran, bu üç konu üzerindeki yerleşik siyasetini muhafaza edecektir. Ayrıca Ruhaninin atadığı bakanlara ve çalışma arkadaşlarına bakıldığında bu isimlerin de reformist isimler olmadığı rahatlıkla görülebilir. Mesela Ruhani tarafından atanan İçişleri Bakanı Abdulrıza Rahmani Fazlı, uzun yıllar şimdiki İslami Şura Meclisi başkanı Ali Laricaninin yakın çalışma arkadaşı olmuş ve Laricani gibi principlist (ilkeci) olarak bilinen muhafazakâr isimlerden bir tanesidir.

Yine ramazan ayında reformistleri davet ettiği bir iftar programında, davetli bulunan bir reformiste göre Ruhani, “ilkeciler ve reformistler sisteme sadıktırlar ve ülkenin gelişmesi ve itibarı için çalışmaktadırlar” şeklinde konuşmuştur. Dolayısıyla Ruhaninin bir reformcu olduğunu söylemek doğru olmaz. Seçimleri reformcuların oylarıyla kazansa da kendisini “ılımlı” olarak takdim etmektedir. Ruhaniyi reformcular ve muhafazakarlarla beraber çalışmayı tercih etmiş ılımlı (moderate) ya da merkezci (centrist) olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Uyguladığı politikalar da Batılı anlamda bir reform ya da siyaset (politics) değişikliğinden ziyade siyasa (policy) değişikliği olarak okunabilir. Bundan dolayı Ruhaninin politikaları, Ahmedinejadın ideoloji dozu yüksek popülist politikalarına karşılık pragmatik politikalar olarak yorumlanmalıdır.

Ruhaninin politik kimliğini bir çerçeveye oturttuktan sonra kendisinin bir yılda gerçekleştirdiği icraatları yorumlayalım. Öncelikle 2014 yılı, Dini Lider Ali Hamaney tarafından “ekonomi ve kültür yılı” olarak ilan edilmiştir. Bunun anlamı, bu yıl içerisinde ekonomik ve kültürel meselelerin politik kararların esas belirleyeni olacağıdır. Nitekim Ruhaninin gerek demeçlerinden gerekse icraatlarından ekonominin öncelikli bir gündem maddesi olduğu anlaşılmıştır. İran ekonomisinin son yıllarda kötü bir durumda olmasının sebebini yalnızca Ahmedinejadın bu konudaki başarısızlığına bağlamak şüphesiz ki meseleyi basite indirgemek olur. Özellikle Ahmedinejadın ikinci döneminde ağırlaşan uluslararası ambargo da ekonomiyi oldukça olumsuz etkilemiştir. Dolayısıyla ekonomik iyileşme hem ülke içi hem de uluslararası ekonomik ilişkilerin dönüştürülmesi ile mümkün gözükmektedir. Ruhaninin politikası da tam da bu cihette seyretmiştir. Alınan mali tedbirlerle yüksek enflasyonun önü alınmaya çalışılmış ve Batı ülkeleriyle yapılan nükleer müzakerelerle de uluslararası ambargonun yumuşatılması ve son tahlilde kaldırılması hedeflenmiştir. Bütün bu çabaların sonucunda, İran Merkez Bankasından yapılan açıklamaya göre enflasyon oranları, 2013ün Eylül ayı ile 2014ün Mayıs ayı arasında %9,8 oranında düşüş kaydetmiştir. Bunun yanında İranın yurtdışındaki milyarlarca doları üzerindeki “dondurma” kararı kaldırılmıştır. Bu da bize göstermektedir ki, Ruhani dönemi İran ekonomisi için umut vaat etmektedir.

Ancak ekonomik kararlar sadece ekonominin görece özerk dünyası içinde değil politikanın çoğu zaman bu dünyayı aşan ve şekil veren doğasından kaynaklanır. Hülasa politik kararlar alınmadan ekonomik kararların alınması mümkün değildir. Özellikle İran gibi çok güçlü devlet geleneğine sahip ülkelerde bunun böyle olacağını tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla ekonomik değişim için öncelikle bir politika ve politik söylem değişikliği şart gözükmektedir. Bu söylem değişikliği Ruhaninin ılımlı kimliğinde ifadesini bulmuştur. Ruhani, söylemlerinde hoşgörüye, ılımlılığa, açıklığa vurgu yaparak hem ülke içindeki tansiyonu kontrol altında tutmuş hem de uluslararası ilişkilerde başarılı bir profil sergilemiştir. 19 Haziranda bir konferansta dile getirdiği “dünyanın bütün ülkeleriyle, özellikle komşularımızla iyi ilişkiler istiyoruz” şeklindeki sözleri, söylem değişikliğinin açık örneğidir. Bu doğrultuda 5+1 ülkeleriyle gerçekleştirilen müzakereler ve 2013ün Kasım ayında imzalanan anlaşma da İranın uluslararası kamuoyundaki imajını olumlu şekilde etkilemiştir. 2011 yılında bir grup öğrencinin eylemi neticesinde kapanan İngilterenin Tahran büyükelçiliğinin, İngiltere tarafından yeniden açılması kararı, Ruhaninin bu konudaki politikalarının önemli sonuçlarından biridir. Dünya ülkeleriyle olan ilişkilerin iyileşmesi İranın üzerindeki ambargonun kaldırılması yolunda önemli politik adımlardır ve gerçekten de bir değişimi göstermektedir.

2014 yılının konsepti olan “ekonomi ve kültür”ün, kültür ayağı da son derece önemlidir. İran, Ortadoğu coğrafyasının kültür mirası açısından felsefi ve edebi zenginliğiyle ayrı bir noktada durmaktadır. Bunun yanında İran gerek etnik gerekse dini azınlıkların diğer bölge ülkelerine nispetle daha rahat ve kültürlerine uygun bir şekilde yaşayabildikleri bir ülkedir. Mesela Tahranda otuzun üzerinde sinagog bulunmaktadır. Ancak bu mevcut durum politik doğrultularla ve çabalarla ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde her zaman kültürel dengelerin bozulması ihtimali bulunmaktadır. Örnek olarak İranda son dönemde gündeme gelen ve eyaletlerin mevcut yapısı üzerinde değişikliği öngören bir tasarı bu minvaldeki endişelerin dillendirilmesine sebep olmuştur. Ancak Ruhani de kültür konusunda yaptığı konuşmalarda kültürel zenginliğin korunmasına ve geliştirilmesine vurgu yapmaktadır. Kapsayıcı bir dil kullanan Ruhani, bütün kültürel ve dini grupların İran için önemini sık sık vurgulamaktadır. “Ekonomi ve kültür” seçimi, Batı ile geliştirilen ilişkilerin İran kültürünün ve İslami yaşayış tarzının kaybı anlamına gelmeyeceğinin vurgulanması olarak da okunabilir. Nitekim Ruhaninin iç politikadaki muhalifleri, müzakere sürecine dair bu minvaldeki eleştirileri sıklıkla kullanmışlardır ve kullanmaya devam etmektedirler.

Genel olarak politikasını “müzakere” üzerinden inşa eden Ruhani, bunu ekonomik saikler uyarınca yapmış gibi gözükmektedir. Bu anlamda Ruhaninin ilk bir yılı umut vadetmektedir. Politik olarak da ılımlı kimliğinin etkisiyle hem dünya ile hem de İran içindeki farklı düşünen gruplar ile ilişkilerini geliştirmektedir.

“Inflation, consumer prices (annual %)”, The World Bank, http://data.worldbank.org/indicator/FP.CPI.TOTL.ZG/countries Erişim Tarihi: 09 Ağustos 2014

“Problems can be overcome by pursuing Leaders policies: Rouhani”, Tehran Times, 24 Haziran 2014

Abdulrıza Rahmani Fazlı ile ilgili kısa bir bilgi için bkz. “Abdolreza Rahmani Fazli”, http://www.irdiplomacy.ir/en/page/1920212/Abdolreza+Rahmani+Fazli.html Erişim Tarihi: 09 Ağustos 2014

“President says principlists and reformists are loyal to the system”, Tehran Times, 12 Temmuz 2014

“Iran inflation rate falls by 9.8%”, Presstv, http://www.presstv.ir/detail/2014/06/08/366072/iran-inflation-rate-falls-by-98/ , Erişim Tarihi: 09.08.2014

“Constructive interaction with the world is key to progress: Rouhani”, Tehran Times, 21 Haziran 2013

Bu konuyla ilgili bir değerlendirme için bkz. Abdullah Yegin, “İranda Federalizmin Ayak Sesleri”, http://ormer.sakarya.edu.tr/iranda-federalizmin-ayak-sesleri/ , Erişim Tarihi: 10.08.2014