Yorumlar

Körfez'de Derin Çatlak

Körfez Üçlüsü Katardan Elçilerini Geri Çağırdı

5 Mart 2014 tarihi Körfez bölgesinde çok önemli bir gelişmeye şahit olmuştur. Bölgedeki Arap ülkeleri yakın geçmişte yaşanan krizlerin en büyüğüyle karşı karşıya kalmıştır. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri arasında yer alan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, güvenlik ve istikrarlarını korumak amacıyla Dohadan büyükelçilerini çekme kararı aldıklarını duyurdular. Üç ülke temsilcileri tarafından yapılan ortak açıklamada, Katarın Körfez İşbirliği Konseyinin ilkelerine aykırı davrandığı ve birçok tavsiye ve uyarıya rağmen bunu devam ettirdiği ifade edilmiştir.

Yayınlanan ortak bildiride Katarın, üyesi olduğu örgütün üye ülkelerinin içişlerine karışmama, istikrar ve güvenliği bozucu unsurlara destek vermeme ve bunun yanında hasım medyayı da desteklememe gibi ilkeleri kabul etmesine rağmen anlaşmayı ihlâl ettiği iddia edilmiştir. Bunun neticesinde üç Körfez ülkesi, 5 Mart 2014 tarihinde Suudi Arabistanın başkenti Riyadda dışişleri bakanları seviyesinde gerçekleşen KİK 130. Dönem Toplantısında, belirlenen ortak kurallara uymadığı gerekçesiyle Katarın cezalandırılmasına dair bir karar almışlardır. Doha ise kendisini cezalandırmaya yönelik alınan bu kararı büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı ile izlediğini, Katarın yönetim ve halk olarak böyle bir adıma karşı ne kadar üzgün olsa da aşırı tepki vermeyeceğini açıklamıştır. Katardan gelen bir başka açıklamada ise sorunun KİK bölgesini aştığı ve bunun tamamen Körfez Bölgesinin dışında cereyan eden olaylardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Bu açıklamayla Doha, dolaylı olarak Körfez üçlüsünün ileri sürdüğü gerekçelerin asli gerekçeler olmadığını, kararın arkasında sınırları aşan siyasi hesapların olduğunu belirtmektedir.

Anlaşmazlığın Kökenleri

1981 yılında kurulan KİKe üye ülkelerin siyasi yönetim şekilleri (monarşi) çok benzer olmasına rağmen, aralarında özellikle dış politika uygulamalarında birbirlerinden oldukça ayrıştıkları noktalar olmuştur. Bu ayrışmanın en bariz şekilde dışarıya yansıması Suudi Arabistan ve Katar arasında yaşanmaktadır. Arap yarımadasında güçlü bir hegemonya kurmak isteyen Suudi Arabistan 1990lı yıllardan beri uygulamaya çalıştığı dış politikasında en büyük muhalefeti Katardan görmüştür.

Körfez üçlüsü büyükelçilerini Dohadan çekme kararını, Katarın KİK bünyesinde kabul ettiği yükümlülüklerini yerine getirmemesine ve bunun yanında ülkesinde özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerini (BAE) rahatsız eden faaliyetlere izin vermesine bağlamışlardır. Krizin arkasında görünen temel faktörler olarak şunlar sayılabilir:

  • Katarın, Suudi Arabistan ve BAEnin ulusal güvenliklerine karşı hayati bir tehdit olarak gördükleri ve yasadışı ilan ettikleri Mısır merkezli Müslüman KardeÅŸler Cemaatinin bu ülkedeki faaliyetlerine son vermemesi ve bütün OrtadoÄŸu bölgesinde onlara lojistik ve mali destek saÄŸlaması,
  • Katarda ikamet eden ve Müslüman kamuoyu üzerinde büyük bir etkisi olan Dünya Müslüman Âlimleri BirliÄŸi BaÅŸkanı Mısırlı Åžeyh Yusuf El-Karadawinin sıklıkla BAE ve Suudi Arabistan yönetimlerini Mısırdaki darbeye verdikleri açık destekten dolayı sert bir ÅŸekilde eleÅŸtirerek bu iki ülkenin politikalarının Ä°slama uygun olmadığını belirtmesi ve Katarın da bu söylemler karşısında sessiz kalması,
  • Katarın Libya ve Suriyede Müslüman KardeÅŸler baÄŸlantılı gruplara destek vermesi,
  • Mısırdaki darbeden sonra Katarın Müslüman KardeÅŸler üyelerine kapılarını sonuna kadar açması ve bu hareketin Körfezdeki uygulamalarına yardımcı olması,
  • Katarın dış politikasını çeÅŸitlendirmek adına Ä°rana yakınlaÅŸması ve Suudi iddialarına göre Katarın Körfez bölgesinde birçok Ä°ranlının serbest dolaşım yapmasına yardımcı olması, ki bu son madde Ä°ranla çok sıkı iliÅŸkileri olduÄŸu bilinen Ummanın da rahatsızlığı olarak ifade edilmektedir.

Bütün bu sebepler göz önünde bulundurulduğunda, Katarın bağımsız bir dış politika izleme isteği ve bu dış politikanın da KİKin en büyüğü ve en güçlüsü olan Suudi Arabistanın ulusal güvenliğini tehdit ediyor olması Riyadı ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Bunun yanında yukarıda belirtilen sebepler değerlendirildiğinde iki ülkenin arasında kökleri geçmişe de dayanan çok derin bir krizin varlığı hissedilmektedir.

İtikadi açıdan bakıldığında hem Suudi Arabistan hem de Katarda hâkim İslami itikadın Vahhabilik olmasına rağmen, iki ülkenin birbirinden oldukça farklı dış politika uygulamalarına sahip oldukları görülmektedir. Katar bir önceki emiri olan Şeyh Hamad Bin Halife ile başlattığı modernleşme hareketi ile Vahhabiliğin sert ve uzlaşmaz yönünü yumuşatıp dışa açık ve daha hoşgörülü bir İslami anlayışı benimsemeye başlamıştır. Bu da Katarı Vahhabilik anlayışından daha hoşgörülü ve modern dünyayla barışık olan İhvan çizgisine yaklaştırmıştır. Bu çerçeveden bakıldığında son günlerde yaşanan krizin hem siyasal güç mücadelesi hem de İslami yorumlama biçimlerinde söz konusu olan farklılıklarla açıklanabileceği görülmektedir.

* Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü