Yorumlar
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Kudüs Kararı
ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı ve dönem başkanı Türkiye'nin girişimi ile 13 Aralık Çarşamba günü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyeleri İstanbul'da bir araya geldi. İslam İşbirliği Teşkilatı 1969 yılında Mescid-i Aksa'nın fanatik bir Evanjelik Hristiyan tarafından yakılmasına tepki olarak kurulmuştu. Kurulma sebebi ile de uyumlu olan, 48 ülkenin katılım gösterdiği bu zirvede ABD'nin tek taraflı kararı reddedildi ve sert bir şekilde kınandı. Kudüs'ün yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan bu tasarının BM Güvenlik Konseyinin 478 ve 2334 numaralı kararlarına atıfla hükümsüz olduğu belirtildi. Sonuç bildirisinde İİT ülkeleri Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak tanıdı. Bu hamlenin önemi, BM Güvenlik Konseyi'nin 478 sayılı kararının teyit edilmesi ve Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğunun uluslararası topluma bir kez daha hatırlatılmış olmasıdır. Ayrıca Türkiye ev sahipliğinde bu olayın gerçekleşmesi de Türkiye'nin Kudüs meselesinde lider rolünün göstergesidir. Bildiride bundan başka ABD'nin geri adım atmadığı takdirde doğacak tüm olumsuz sonuçlardan sorumlu tutulacağı ifade edildi. Zirvenin sonuç bildirisinde ayrıca BM Güvenlik Konseyine sorumluluklarını üstlenip İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesine son vermesi çağrısı yapıldı.
Zirve sonrası uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi için çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin-İsrail meselesinin çözümü için etkin ve ciddi adımlar atılmasını talep etti. Zirvenin ardından, Amerikan başkanının Kudüs konusunda aldığı kararın geçersiz sayılması için Türkiye ve diğer İslam ülkelerinin iş birliğiyle hazırlanan bir karar tasarısı BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi Mısır tarafından Konsey'e sunuldu. Ancak ABD'nin veto yetkisini kullanmasıyla tasarı, konsey üyesi 14 ülkenin olumlu oyuna karşı ABD'nin 1 oyu ile reddedildi. Bunun üzerine Türkiye ve Yemen BM Genel Kuruluna acil bir oturum çağrısında bulundu.
Oylamaya giden süreçte Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad El-Maliki tasarıya destek için mevkidaşlarıyla görüşerek vicdan sahibi herkesin Filistin'in haklarını gasp eden hukuka aykırı bu karara karşı durduğunu göstermelerini istedi. ABD Başkanı Trump ise Kudüs tasarısına destek verecek ülkelere maddi yardımları kesecekleri uyarısında bulunurken, ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley ise oylama öncesi temsilciklere gönderdiği mektupta oylamayı "Başkan Trump'ın dikkatle takip ettiğini ve bu meseleyi kişisel algıladığını kimin ne oy vereceğini rapor edeceklerini" ifade ederek kararın alınmasına engel olmak için BM üyelerini tehdit etti. Sonuçta bu tehditler işe yaramadı ve karar 9 ret oyuna karşılık 128 olumlu oy ile kabul edildi. ABD ve İsrail dışında Washington'un tehditleri sadece 7 küçük ülkede işe yaradı, geriye kalan ülkeler doğru olanı yaptılar.
ABD'nin ikna ediciliğin sınırlı olduğu ve tehditlerinin karşılığının olmadığı net bir şekilde ortaya çıkan oylamada çoğunluğun sağlanması Washington'a karşı güçlü bir mesaj olmuştur. Uluslararası kamuoyunun ve BM üyesi ülkelerin ezici çoğunluğunun ABD'nin kararını tanımaması, Trump'ın hamlesinin meşruluk zemininden yoksun olduğunu gösterdi. Bu karar Filistin meselesini uluslararası toplumun gündemine yeniden taşıdı. İlerleyen süreçte Filistin meselesi ve Kudüs ile ilgili çözüm çabalarına hız kazandıracaktır. Ayrıca Kudüs'ün özel statüsünün korunmasına dair talebin farklı din, ırk ve siyasal sistemlere ev sahipliği yapan ülkelerce desteklenmesi, Filistin meselesinin belirli bir inanç ya da millete ait olmadığını, tüm insanlığın meselesi olduğunu tekrar göstermiştir.