Yorumlar

Mısır-İran Yakınlaşması ve Ortadoğu’da Dönüşen İttifaklar

Sisi rejiminin dış politikada Suudi Arabistan çizgisinden uzaklaşarak geleneksel anlamda Mısır siyasetinde herhangi bir bağlamı olmayan İrana yönelmesi, Kahiredeki birçok çevrenin tepkisini çekmektedir.

Mısır dış politikası son dönemde baş döndürücü bir biçimde değişiyor. 3 Temmuz 2013teki askeri darbe sonrası dönemde Abdülfettah El-Sisi liderliğindeki askeri rejime en ciddi desteği sunan Suudi Arabistan ile Mısır arasında son birkaç aydır tırmanan gerginlik, onarılması güç hasarlar açmış durumda. Bu gerginliğin merkezinde ise Ortadoğuda etkisini giderek artıran ve bölgede yayılmacı bir siyaset izleyen İran bulunuyor.

Kahirenin beklenmedik şekilde İranla ilişkilerini geliştirmesi, Tahrana karşı bölgedeki en sert politikaları izleyen Suudi Arabistanın ciddi biçimde tepkisini çekti. Riyad önce Kahireye uyarı niteliğinde bazı adımlar atarken, Sisi rejimi bu süreci iyi yönetemeyerek gerginliğin tırmanmasında önemli rol oynadı. Mısırın bölge siyaseti açısından önemli konumu göz önünde bulundurulduğunda, Kahirenin dış politikasında yaşanan bu dönüşümün nasıl gerçekleştiği ve bu yeni durumun Ortadoğu için ne gibi sonuçlar doğuracağı sorularının cevaplanması önem kazanmaktadır.

KRAL SELMANLA GELEN DEĞİŞİM

Suudi Arabistanda Kral Abdullahın hayatını kaybetmesi ve sonrasında iktidara Kral Selmanın gelmesinin Kahire-Riyad ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğu söylenebilir. Nitekim Kral Selmanın iktidarının ilk haftalarında ülke yönetiminin üst düzey pozisyonlarında değişiklikler yapması Sisi rejimi tarafından dikkatle takip edilmiştir. Bu değişiklikler arasında Mısırdaki darbeye desteğin arkasında bulunan kesimlerin de yer alması, Kahire için endişe kaynağı olmuştur. İzleyen dönemde Suudi Arabistan yönetiminde etkili bir pozisyona gelen ikinci Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman, Riyadın artık bölge siyasetinde daha aktif rol oynayacağının işaretçisi olan kararlar devreye sokmuştur. Bununla birlikte Suudi dış politikasının merkezine İran karşıtı bir siyaset çizgisini de getirmiştir. Bu noktada 2013ten itibaren özellikle ekonomik anlamda ciddi biçimde yardımda bulunulan Mısırın Riyad yönetimine destek olması istenmiştir. Ancak özellikle 2015in başından itibaren yaşanan bazı gelişmeler Sisi rejiminin Suudi Arabistana beklenen “sadakati” göstermeyeceğinin işaretçisi olmuştur. Nitekim son aylarda bu durum iki ülke arasında gerginliğin artmasına neden olurken, Mısırın Suudi Arabistan çizgisinden çıkarak, birçoklarına göre şaşırtıcı bir biçimde İranın yörüngesine girmesine yol açmıştır.

İRANLA YAKINLAŞMA TAKTİĞİ

Bu durum ilk kez Suudi Arabistanın önderliğinde Yemende İran destekli Husilere karşı Mart 2015te başlatılan Kararlılık Fırtınası operasyonu sürecinde gözlemlenmiştir. Riyadın özellikle kara operasyonu için destek istediği Mısır, sadece hava ve deniz kuvvetleri ile operasyona katılabileceğini duyurmuştur. Kahirenin Kararlılık Fırtınası operasyonu sürecinde samimi olmayan desteğinin sembolik düzeyde kalışı, Riyad yönetiminde Sisi rejimine karşı soru işaretlerinin doğuşuna neden olmuştur. Bununla birlikte Sisi rejimi darbe sonrası süreçte yapılan ekonomik yardımların karşılığında beklenen desteği göstermeyerek Riyadı hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu noktada Sisi rejiminin Suudi Arabistana desteğinin sınırlı kalmasının arkasında Kahirenin bölgedeki değişen dinamikleri göz önünde alarak İranla karşı karşıya gelmek istemediğinin yattığı da söylenebilir. Nitekim izleyen dönemde Mısırın Suudi Arabistanın tepkisinden ve tutumundan çekinmeden İrana yönelik beklenmeyen bir yakınlaşma içerisine girmesi bu durumu teyit etmektedir. Bu noktada bu anlamda yaşanan gelişmelere bakmak faydalı olabilir.

Mısırın İrana yönelik yumuşayan tavrı ilk olarak kültürel düzlemde gözlemlenmiştir. Birkaç sene öncesine kadar İrandan gelmesi planlanan turist kafilelerine dahi tahammül gösterilmeyen Mısırda, İranlı General Kasım Süleymaninin hayatının anlatıldığı Bodyguard filminin gösterime girmesine izin verilmiştir. Özellikle İranın bölge siyasetindeki aktif enstrümanlarından birisi olan Süleymaninin hayatının yüceltildiği ve bir bakıma İranın yayılmacı siyasetinin resmedildiği bir filmin Mısırda gösterilmesi şüphesiz Suudi Arabistanda tepkiyle not edilmiştir.

Yine bu çerçevede Ekim ayında İran ve Mısır Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Tahranda bir araya gelerek ilişkilerin normalleştirilmesi konusunu ele alması Kahirenin İranla yakınlaşma konusunda ciddiyetinin göstergesi olarak görülmüştür.

Öte yandan Sisi rejiminin dış politikasındaki bu dönüşüm karşısında daha fazla kayıtsız kalmayan Suudi Arabistan, Mısırı cezalandırma yoluna gitmiştir. Bu çerçevede Suudi petrol şirketi Aramco, 1 Ekim itibariyle Mısıra petrol akışını kesmiştir. Gerginliğin kamuoyuna yansımasını istemeyen Suudi yönetimi bu kararı resmi olarak açıklamamış, ayrıca Sisi yönetiminin ne yönde bir tavır izleyeceğini beklemek istemiştir. Geri adım atması beklenen Kahirenin Riyada tepkisi daha sert olmuştur. Mısır, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Rusya tarafından gündeme getirilen ve Suriyede muhaliflere yönelik bombalamaların devam etmesinin istendiği tasarıya Suudi Arabistanın aksi yöndeki tutumuna rağmen “evet” oyu vermiştir. Mısırın bu oyu, Suudi Arabistanın Suriyede uzun dönemdir savaştığı İrana bir destek olarak da algılanırken, Kahirenin Esed rejimi ile de yakınlaşabileceğine dair soru işaretlerini akıllara getirmiştir. Nitekim sonraki haftalarda Suriye rejiminin istihbaratının en üst düzey yetkilisi olan Ali Memlük, Mısıra gelerek resmi temaslarda bulunmuştur.

SUUDUN PETROL SİLAHI

Mısırın Birleşmiş Milletler toplantısındaki bu tutumunun ardından Suudi yönetimi Kahireye tepkisini açık biçimde göstermiştir. Aramco tarafından yapılan açıklama ile Suudi Arabistanın Mısıra petrol tedarikinin Ekim ayından itibaren durdurulduğu resmen tebliğ edilmiştir. Karar sonrasında yaptığı bir konuşmada Sisi, “Allahtan başka kimsenin huzurunda eğilmeyeceğini” söyleyerek bir anlamda Suudi Arabistana cevap vermiştir. Suudi Arabistan karşısında zor durumda kalan Sisinin yardımına yine Tahran yetişmiştir. İranın girişimleri sonrasında Irakın Mısıra petrol tedarikini artıracağı açıklanmıştır. Özellikle bu gelişme iki açıdan önemlidir. İlk olarak Mısır, Suudi Arabistana dış politikada alternatifsiz olmadığını göstermiştir. İkinci olarak da Mısırın artık İranı çok daha ciddi bir dış politika seçeneği olarak gördüğüdür.

Bu durumu doğrular nitelikte yaşanan bir başka gelişme de Mısırın Petrol Bakanı Tarık El-Mollanın Tahranı ziyaret edeceği haberlerinin medyada yer almasıdır. 1970lerden bu yana iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler düşük düzeyde seyrederken bu yönde bir ziyaretin gerçekleşmesi ciddi sonuçları da beraberinde getirecektir. Nitekim Suudi Arabistanın önde gelen haber kanallarından El-Arabiya bu ziyaretin gerçekleşmesinin “bölgesel bir deprem etkisi yaratacağını ve Ortadoğudaki ittifak şekillenmesinde ciddi dönüşüme neden olacağını” belirtmiştir.

Her ne kadar Tarık El-Mollanın ziyareti gerçekleşmese de, İranın Mısırı kendi yörüngesine alma çabaları uluslararası platformlarda da devam etmiştir. İsviçrenin Lozan şehrinde Ekim ayında düzenlenen Suriye toplantısı için belirlenen programda olmamasına rağmen Mısır, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarifin şart koşması sonucunda katılmıştır. Tahranın bu konuda ısrarcı olmasının arkasında Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve ABD gibi ülkeler karşısında Rusya ile birlikte daha güçlü bir cephe oluşturma hedefi yattığı söylenebilir. Bu noktada dikkat çeken Mısırın Suudi Arabistanın yanında değil, İran ve Rusya ile birlikte hareket etmesidir.

SİSİNİN RİSKLİ TERCİHİ

Tüm bu gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde Mısırın, müttefiki olan Suudi Arabistan ile olan ilişkileri son birkaç aylık sürede onarılması güç hasarlar almıştır. Kahirenin dış politika önceliklerindeki yanlış tercihlerin, Suudi Arabistan-Mısır ilişkilerindeki gerginliğin sürmesinin başlıca sebebi olduğu belirtilmelidir. Sisi rejiminin dış politikada Suudi Arabistan çizgisinden uzaklaşarak geleneksel anlamda Mısır siyasetinde herhangi bir bağlamı olmayan İrana yönelmesi, Kahiredeki birçok çevrenin de tepkisini çekmektedir. Bu açıdan bakıldığında Sisi yönetiminin son dönemdeki bu politikaları Suudi Arabistanı olduğu kadar Mısır içerisindeki kimi güç odaklarını da önemli biçimde rahatsız etmektedir. Bu nedenle Kahirenin içerisinde bulunduğu sorunlardan kurtulmak adına bir çıkış noktası olarak gördüğü İranla yakınlaşma stratejisi, Sisi rejiminin geleceğini tehdit eden bir tercih olarak da karşımıza çıkabilir.

 

Bu yazı ilk defa Star Gazetesi'nde yayınlanmıştır.