Yorumlar

Sisi ve "Batı destekli" Baskı Siyaseti

Mısırda askeri darbeyle işbaşına gelen Abdülfettah El-Sisiye yönelik tepkiler giderek toplumun daha geniş kesimlerine yayılıyor. Sisi rejiminin baskısının sadece Müslüman Kardeşler üyeleriyle sınırlı kalmayıp, herhangi bir siyasi grupla bağlantısı olmayan kişilere de yönelmesi ülkede baskı siyasetinin en üst düzeyde pratiğe döküldüğünün göstergesi. Son olarak Gazeteciler Sendikasına baskın olayının ardından 2013teki askeri darbe sürecinde Sisiye destek olan birçok medya mensubu rahatsızlığını açık biçimde dile getirmesi gelinen noktayı göstermesi bakımından önemli.

Geçtiğimiz hafta Mısır polisinin başkent Kahirede bulunan Gazeteciler Sendikasına baskın yaparak iki medya mensubunu tutuklaması kısa bir sürede Sisi rejimi açısından yönetilemez bir kriz halini aldı. Baskın sonrasında sendika üyeleri ve birçok bağımsız gazetecinin katıldığı gösteriler düzenlenirken, yayın organlarında Sisi yönetimi aleyhine eleştiri yazıları kaleme alındı. Darbe sonrası süreçte ilk kez görülen bu durum Sisi karşıtı cephenin giderek genişlediği ve farklı kesimlere yayıldığı şeklinde yorumlanabilir.

Öte yandan rejimin paranoyaya varan muhalif avının en yeni hedefi ise yaptıkları videoyu sosyal paylaşım sitesi Facebooka yükleyen ve bu şekilde yüzbinlere ulaşan beş genç oldu. Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisiyi mizahi bir üslupla eleştiren ve “Sokak Çocukları” hareketinin üyeleri olan gençler geçtiğimiz hafta sonu güvenlik güçlerince yakalanarak gözaltına alındı. Olayın medyaya yansımasının ardından, tutuklamalar sosyal medyada geniş yankı uyandırdı ve aralarında yazar, oyuncu ve insan hakları savunucularının da bulunduğu birçok kullanıcı gözaltına alınan gençlerin serbest bırakılması için kampanya başlattı. Gelen tepkilere rağmen “terör saldırıları ve sokak protestolarını teşvik etmek, rejimi devirmeye çalışmak ve kamu kurumlarını aşağılamak” suçlarından yargılanan gençlerin tutukluluk sürelerinin savcılık tarafından uzatılması ise Mısırda rejimin en masum muhalif sesleri dahi hedef almaya devam edeceğinin göstergesi olarak okunabilir.

Sisi baskısı ve Batının tutumu

Sisiyi içerideki baskısını bu seviyede tutma konusunda teşvik ve motive eden etkenlerin başında ise özellikle Batılı aktörlerin Kahire yönetimine yönelik tepkilerini en düşük seviyede tutmaları gelmektedir. Her ne kadar zaman zaman ülkede yaşanan kimi olayların ardından kurumsal düzeyde tepkiler dile getirilse de, uygulamada Sisi yönetimine yönelik herhangi bir yaptırım ya da nitelikli bir tepki verilmemektedir.

Bunun en açık örneği ABDnin Mısır politikasında görülmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı 3 Mayısta Mısırda polislerin Gazeteciler Sendikasına yaptığı baskınla ilgili açıklama yapmış ve Mısır yönetimini ifade özgürlüğüne saygı duymaya davet etmiştir. 10 Mayısta yaptığı bir açıklamada ise ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Elizabeth Trudeau Mısırda El-Cezire Arapça kanalının iki muhabirine verilen idam kararından kaygı duyulduğunu açıklamıştır. Daha önce de kimi durumlarda bunlara benzer açıklamalar yapan ABD yetkilileri Mısır yönetimine uyarılarda bulunmuş ancak bunun ötesine geçmemişledir. Öyle ki tüm bu açıklamalar ve tepkilere rağmen Washington, Mısıra olan askeri yardımlarını sürdürmeye devam etmişti. Askeri darbeyi izleyen 2014 yılında ABDnin yaptığı askeri yardımların yüzde 23ü Mısıra yapılırken, bu ülkeye ulaşan askeri yardımlar ABDnin bu alanda 73 ülkeye yaptığı yardımların toplamından daha fazladır. Bu çerçevede 2015 ve 2016 yıllarında da askeri yardımlar devam etmiş ABD yönetimi Mısıra 2015in Haziran ayında iki adet hızlı müdahale botu, Ağustos ayında 8 adet F-16 savaş uçağı ve Ekim ayında da 4 F-16yı teslim etmiştir. Son olarak geçtiğimiz günlerde ABD ordusunun “Mısırın terörle mücadelesine destek olmak” amacıyla hibe ettiği 762 adet zırhlı askeri araç İskenderiye limanına ulaşmıştır. Bu yardımlar ABDnin Mısırdaki yeni yönetime özellikle İsraile yönelik herhangi bir tehdit oluşturmayacağının garantisini almak kaydıyla her türlü desteği sunacağını ortaya koymaktadır.

Benzer bir durum Avrupa Birliğinin Mısır politikasında da gözlemlenmektedir. Sık sık Mısıra insan hakları konusunda uyarılar yapan ve bu anlamda tepkisini dile getiren Avrupa Birliği gerek kurum gerekse de üye ülkeler olarak bu ülkeyle yürütülen politik angajmanlara bakıldığında ikircikli bir tutum izlendiğini göstermektedir. Mısırda işkence sonucu öldürülen İtalya vatandaşı doktora öğrencisi Giulio Regeni hadisesiyle ilgili 8 Martta yayınladığı bildiride Avrupa Parlamentosu Mısırdaki insan hakları ihlallerine dikkat çekerken tüm AB üyesi ülkelere Mısırla güvenlik alanındaki tüm işbirliklerini durdurma çağrısı yapmıştır. Buna rağmen bildiri sonrası sürece bakıldığında AB ülkeleri kurumsal düzeyde alınan kararları dikkate almadığı görülmektedir.

11 Mayısta Yunanistan ve Mısır orduları Akdenizde ortak bir askeri tatbikat gerçekleştirmişlerdir. Yine bir başka AB üyesi olan Fransanın Mısırla olan askeri anlaşmaları devam ettirdiği görülmektedir. 2015te imzalana anlaşmayla Fransanın Mısıra sattığı 24 Rafale savaş uçağının ilk 3ü Ocak ayında Kahireye teslim edilirken, yine bu ülkeye satılan Mistral savaş gemilerinden Cemal Abdül Nasır adı verilen ilki de Mayıs ayında denize indirilmiştir. 18 Nisan tarihinde ise Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande Mısıra resmi bir ziyaret gerçekleştirerek iki ülke arasında 14 ayrı anlaşma imzalamıştır. Almanya ise Mısırla güvenlik alanında yürüttüğü işbirliklerini devam ettirmekte, geçtiğimiz yıl Mısıra satılan 4 denizaltının ikisinin daha yakın bir zamanda teslim edileceğini açıklamıştır. Tüm bu gelişmeler AB ülkelerinin her ne kadar söylem düzeyinde Mısıra tepkilerini dile getirseler de pratikte farklı bir tutum izlediklerinin göstergesidir.

Körfezde artan rahatsızlık

Son olarak Sisi yönetiminin darbenin hemen sonrasında ciddi anlamda destek aldığı Körfez ülkeleri nezdindeki kredisinin giderek tükendiğini vurgulamak gerekmektedir. Nitekim özellikle Suudi Arabistan için giderek daha ciddi bir “yük” haline gelen Sisi rejimi, Riyadta rahatsızlığa neden olmaktadır. Askeri darbeden bu yana Mısıra milyarlarca dolar yardımda bulunan Suudi yönetimi Nisan ayında Kızıldenizdeki Tiran ve Sanafir adalarını Mısırdan geri alarak bir anlamda yardımlarının karşılığını alma konusundaki kararlılığını ortaya koymuştur. Petrol fiyatlarının düşmesiyle ilk kez ekonomik anlamda endişeler yaşayan Suudi yönetimi, Mısırdaki Sisi rejimine olan desteğini de sorgulamaya başlamıştır. Öyle ki daha önceleri en ufak bir eleştirinin yer almadığı Suudi Arabistan merkezli yayın organlarında Sisi yönetiminin uygulamaları kimi zaman sert biçimlerde eleştirilmektedir.

Bununla birlikte Suudi Arabistanın özellikle son aylarda işbirliğini artırdığı Türkiye ile olan “stratejik ittifak” bağlamında Mısır meselesi ciddi bir rahatsızlık konusudur. İki ülkeyi de aynı masa etrafında yeniden buluşturma çabalarının henüz karşılık görmemesi, İran ve Suriye gibi hayati iki konuda Türkiye ile nitelikli bir ittifak oluşturan Suudi Arabistanı Mısırdaki Sisi yönetimini gözden çıkarma ihtimalini değerlendirmeye itebilir.

Bu yazı ilk olarak Star'da yayımlanmıştır.