Yorumlar

Irak’ta Yeni Kabine Kurma Çabaları ve Sadr Taraftarlarının Meclis Baskını

Arkaplan

Irakta 2014 yılı Nisan ayında gerçekleşen seçimlerden Nuri Malikinin liderliğindeki İslami Dava Partisinin (İDP) öncülük ettiği Kanun Devleti Koalisyonu seçimlerden büyük farkla galip çıkmıştı. 2006 yılından 2014 yılına kadar ülkeyi yöneten Malikinin yasalara göre üçüncü dönem için başbakan adayı olamaması gerekiyordu. Ancak Maliki, muhalif Şiilerin, Kürtlerin ve Sünnilerin tepkisine rağmen üçüncü dönem başbakanlık görevinde ısrarcı davranmıştır. Malikinin geri adım atmaması Iraktaki siyasi krizin boyutunu daha da artırmış ve bunun sahaya yansıması Sünnilerin öfke patlaması olarak kendini göstermiştir. Seçimlerden yaklaşık 5 hafta sonra 2014 Haziran başlarında Sünni silahlı gruplar ve DAEŞ, Musul başta olmak üzere Tikrit, Kerkük, Bakuba ve Hanekin gibi önemli şehirlere saldırılar düzenleyerek Irak ordusunu bu bölgelerden çıkartmıştır. Bu tarihten itibaren yaklaşık iki yıldır Irakta bu gruplar ile mücadele devam etmektedir.

Malikinin geri adım atmayan tutumunun yol açtığı sorunların farkına varan Şii koalisyonu Malikinin yerine İDPnin içinden Haydar Abadiyi başbakanlığa aday göstermiş ve 2014 Ağustosta da Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum, Abadiyi hükümeti kurmakla görevlendirmiştir. Abadi, yeni hükümetin başbakanı olarak ilk icraatları arasına terörizmle mücadele kadar önemli gördüğü yolsuzlukla mücadeleyi almıştır. Abadinin yolsuzlukla mücadele kapsamında belirlediği hedeflerin birçoğu yaklaşık iki yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen gerçekleşmemiş ve Irakta yolsuzluğun önü bir türlü alınamamıştır. Her yıl yayınlanan Uluslararası Şeffaflık İndeksinde Irak son 10 yıldır “istikrarlı” biçimde yolsuzluğun en fazla olduğu 10 ülke arasında yer almaktadır. 2015 yılına ait son raporda da Irak 168 ülke arasında 161nci sırada yer almıştır.

Yolsuzlukla mücadelede başarı elde edilememesi 2015in yazına gelindiğinde toplumsal bir tepkiye dönüşmüş ve yönetim aleyhtarı gösteriler düzenlenmeye başlamıştır. Halk elektrik kesintilerini protesto etmek için sokaklara döküldüğünde Şiilerin en büyük dini otoritesi Ayetullah Ali Sistaninin de desteği ile bu eylemler siyasi protestolara dönüşmüştür. Halk bu kesintilerin sebebinin Elektrik Bakanlığında yaşanan yolsuzluklar olduğunu düşünmekteydi. İşte bu noktada Ayetullah Sistani devreye girmiş ve Cuma hutbelerinde yayınladığı mesajlarla Başbakan Abadiye reform konusunda daha ciddi çalışması için çağrılarda bulunmuştur. Sistaninin desteğinden cesaret alan halk ülke genelindeki tüm sorunların çözümü için aylarca protesto gösterilerinde bulunmuştur. Abadi, göstericilerin ve Sistaninin talebini dikkate alarak Ağustos 2015te geniş kapsamlı bir reform paketi hazırlamış ve bu paket kısa sürede oy birliği ile parlamentonun onayından geçirmiştir. Bu adımların üzerinden aylar geçmesine rağmen çözüme ulaşılamamış olması Sistaninin de tepki göstermesine neden olmuş ve 2016 yılı Şubat başlarında siyasi mesaj vermeyi bıraktığını açıklamıştır. Sistaninin bu adımı artık Abadiye destek olmayı bıraktığı şeklinde yorumlanmıştır.

Mukteda es-Sadrın Müdahil Olması

Sistaninin geri çekilmesinin ardından bu kez Iraklı Şiiler arasında önemli bir etkisi olan Mukteda es-Sadr devreye girmiştir. Sadrın çağrısı ile Şubat ayından itibaren on binlerce Iraklı başta Bağdat, Necef ve Basra olmak üzere reform talebiyle protesto gösterileri düzenlemektedir. Sadrın talepleri ise kesin ve nettir: “Yolsuzlukların önlenmesi, hükümette görev alan bakanların tamamının siyasi partilerden bağımsız ve görevinde ehil olan kişiler ile değiştirilerek teknokrat bir hükümet kurulması.” Bu isteğini gerçekleştirmesi için Abadiye 45 gün süre veren Sadr, aksi takdirde taraftarlarının devlet kurumlarının yer aldığı ve Bağdatın en korunaklı bölgesi olan Yeşil Bölgeye gireceği tehdidinde bulunmuştur. Abadi bu süreç içerisinde teknokratlar hükümeti kurma girişiminde bulunmuş fakat parlamento içerisindeki gruplar ile anlaşma sağlanamamıştır. 45 günün sonunda ise Sadr, taraftarlarına Yeşil Bölgenin girişinde çadırlar kurmalarını ve eylemlerine devam etmeleri çağrısında bulunmuştur. Kendisi ise 27 Martta Yeşil Bölgenin içine girerek burada çadır kurmuş ve tek başına gösterilere devam etmiştir.

Sadrın bu faaliyetleri sırasında Irak meclisinde de çok tartışmalı oturumlar gerçekleşmekteydi. Abadi ilk olarak 9 Şubatta kabine revizyonu için girişimde bulunmuş ancak partilerden gerekli desteği bulamamıştır. Daha sonra ise parlamento içerisindeki gruplardan yeni kabine için kendi adaylarını önermelerini istemiştir. Fakat gerekli süre içerisinde partiler isimleri bildirmeyince Abadi ve ekibi kendi listesini 31 Martta parlamento onayına sunmuştur. Bu liste içerisinde kapsamlı bir bakanlar kurulu revizyonu öngörülüyordu. Bununla birlikte bu revizyona DAEŞ ile mücadelenin olumsuz etkilenmemesi için Savunma (Sünni) ve İçişleri Bakanlıkları (Şii) dahil edilmemiştir. Bu sefer de partiler Abadinin listesini kabul etmemiştir. Özellikle Kürtler, Sünniler ve İran yanlısı Şii partilerin temsilcileri önemli bakanlıklardaki pozisyonlarından çekilmek istemiyorlardı.

Bu tartışmalar sırasında 12 Nisanda geçerliliği tartışmalı olan bir oylama ile Meclis Başkanı Sünni politikacı Selim Cuburinin görevine son verildiği açıklanmış ve yeni bir meclis başkanı seçilmiştir. Fakat bu duruma milletvekillerinin karşı olması ve Cuburinin oylamayı tanımadığını ilan etmesi neticesinde parlamentoda bölünme yaşanmıştır. Böylece Irakta bir parlamento binası içinde bir tarafta Malikinin başını çektiği milletvekilleri diğer tarafta ise Abadi ve Cuburinin yanında yer alan milletvekilleri adeta iki meclis oluşturmuş oldu. Sadr grubuna yakın vekiller ve Kürtler ise her oturumda farklı bir pozisyon aldıklarından net olarak hangi tarafta yer aldıklarını söyleyemeyiz. Cuburiyi görevden aldıklarını iddia eden vekiller Cumhurbaşkanı ve Başbakanın da istifa etmelerini istemişlerdir. Bu tartışmalar nedeniyle oturuma ara verilmiştir. 14 Nisanda daha büyük olaylar yaşandı ve Meclis Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı protestocu vekillerin engellemesi sebebiyle meclise girememişlerdir. Bunun üzerine mecliste sükûnet sağlanana kadar oturumların ertelenmesi kararlaştırılmıştır.

Bu sırada Mukteda es-Sadr olanları izlemekte ve reform hareketlerini engelleyenlere bundan vazgeçmeleri için çağrılarda bulunmaktaydı. Bu arada Abadinin hazırladığı yeni kabine listesinde bazı değişiklikler yapılarak listenin 30 Nisanda parlamento onayına sunulması kararlaştırılmış fakat 30 Nisanda toplantı yeterli sayısına ulaşılamamıştır. Oturumu Sadr yanlısı Ahrar Bloku, Kürt İttifakı, Maliki yanlısı milletvekilleri ve Iyad Allavinin liderliğindeki Vataniye Bloku boykot ederek katılmamıştır. Ahrar Bloku yeni kabine listesinin de hâlihazırdaki liste gibi mezhep ve etnik kotalarına göre belirlendiğini, Kürt İttifakı ise reform adımlarını desteklemekle birlikte Kürt bakanların görevde kalması gerektiğini gerekçe göstererek oturuma katılmamışlardır. Maliki yanlısı vekiller ise parlamento içerisindeki “ikinci” meclisi kabul ettiklerinden ve Selim Cuburinin başkanlığındaki meclis oturumlarını tanımadıklarından dolayı katılmamışlardır. Bu sebeple yeni oturumun 10 Mayısta yapılması kararlaştırılmıştır.

Parlamentodan yine sonuç çıkmaması üzerine Mukteda es-Sadr kendisinin ve kendisine bağlı Ahrar Blokunun iki aylığına siyasetten çekildiğini ve meclis oturumlarına katılmayacağını açıklamıştır. Ayrıca “büyük halk ayaklanmasını ve yolsuzluğu durdurmak için büyük devrimi bekleyin” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Bunun üzerine Yeşil Bölgenin dışında bulunan Sadr taraftarları Sadrın 26 Şubattaki konuşmasında belirttiği gibi Yeşil Bölgeye baskın düzenlemişlerdir. Bölgeyi çevreleyen duvarlardan bir bölümünü yıkarak önce bölge içine ardından resmi kurumlara yönelen Sadr taraftarları nihai olarak meclis binasını basmışlardır. Bu esnada içeride bulunan bazı milletvekillerinin meclis binasında mahsur kaldıkları, darp edildikleri ve araçlarına zarar verildiği görülmüştür.

Başbakan Abadinin Başarısız Olmasının Nedenleri

Haydar Abadi uzun yıllardır İDP içerisinde yer almasına ve önemli bir siyasi geçmişi olmasına rağmen parti içerisinde tam hakimiyet sağladığı söylenemez. İDP içerisindeki vekillerin önemli bir kısmının Malikinin yanında yer alması Abadinin bu kesimden destek almasını engellemektedir. Çünkü Abadinin atmaya çalıştığı adımlar devlet kurumlarında Maliki (İran) yanlısı kişilerin de tasfiyesini gerektirdiğinden buna destek vermeleri beklenemez. Bununla birlikte sadece Maliki yanlıları değil Sünni ve Kürtler gibi önemli gruplar da kabine revizyonuna sıcak bakmamaktadır. Çünkü zaten yeteri kadar temsil edilmediklerine inandıkları Irak siyasetinden tamamen dışlanma korkuları onları ellerinde tuttukları bakanlık pozisyonlarına sıkı sıkı sarılmaya itmektedir. Bunun yanında Mukteda es-Sadrın da uzlaşmaz tutumu ve kendi isteklerinde esneklik göstermemesi de Abadinin çözüm bulmasını zorlaştırmaktadır.

Diğer yandan İranın Irak iç siyasetine çok fazla müdahil olması da Abadinin işini zorlaştırmaktadır. 2011 yılında ABDnin askeri olarak çekilmesinin ardından Irakın tamamen İran güdümünde hareket ettiği yorumları yapılmaktadır. 2014 Haziran ayındaki DAEŞ saldırıları ile birlikte İran etkisi başka bir boyut kazanmıştır. İrandan destek alan Iraklı Şii milisler Irakın neredeyse tamamında etkin bir şekilde faaliyet göstermeye başlamış ve Irak ordusunun DAEŞ ile savaşında boşalttığı bölgelerde alan hakimiyeti sağlamaya başlamıştır. Bu da Irak hükümetinin iç siyasette bu milis gruplardan bağımsız politikalar izlemesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca Abadinin doğal olarak DAEŞ ile mücadeleye odaklanması siyasi gelişmelerde adımlar atmasını geciktirmektedir.

Sonuç

Bir günlük meclis baskının ardından Sadr taraftarlarının saldırgan tutumları yumuşamış ve eylemciler devlet kurumlarının dışına doğru çekilmeye başlamışlardır. 2 Mayıs itibari ile de Sadr, taraftarlarına Yeşil Bölgenin dışına çekilmeleri çağrısında bulunmuştur. Peki, Sadrın bu politikası ne gibi sonuçlar doğurabilir? İlk olarak, Sadr bu örnekten hareketle ilerleyen zamanlarda da taraftarlarına Yeşil Bölge içerisine girmeleri çağrısında bulunmaya devam ederse Irak güvenlik güçleri ile Sadr taraftarları arasında çatışmalar yaşanabilir. Bunun yanında Malikinin tepkisi ile birlikte kendisine yakın Şii milisler ile de Sadra bağlı güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşanabilir. Nitekim Malikiye öfke duyan Sadr taraftarları Kerbela, Zikar, Kadisiye gibi vilayetlerdeki Dava Partisi binalarına saldırmış ve Maliki resimlerini parçalamışlardır. Bu saldırıların devam etmesi halinde Malikinin de karşı hamle yapması kuvvetle muhtemeldir.

Ayrıca ABDnin elçilik binasına saldırı gerçekleşmesi halinde ABDnin vereceği tepki ortamı daha kaotik hale getirebilir. Sadr taraftarlarının her fırsatta ABD karşıtı sloganlar attığını ve ABD bayrakları yaktığını hesaba kattığımızda en ufak bir provokasyonda böyle bir saldırı gerçekleşebilir. Böyle bir durumda ABD elçilik binasını koruyan güvenlik güçleri ile Sadr taraftarları arasında yaşanacak bir çatışmanın ülkedeki durumun ABD işgalinin ilk yıllarındaki hale gelmesine neden olabilir. Bunun yanında böyle karışık ortamlardan faydalanmasını çok iyi bilen DAEŞin Sadr taraftarlarının arasına sızarak saldırı gerçekleştirme ihtimali de vardır. Özellikle Yeşil Bölge içerisinde gerçekleştirilecek bir DAEŞ saldırısı çok kanlı sonuçlar doğurabilir.