Yorumlar

İstikrarı Arayan Mısır'ın 'Enerji' Siyaseti

Dış ekonomik yardımların tüm hızıyla devam ettiği ve küresel aktörlerin siyasi anlamda destek olmaya devam ettiği Sisi yönetimi, son keşiflerle ‘enerji kartını daha etkin bir biçim- de kullanabileceğinin farkına varmıştır. Mısırın doğal kaynaklar açısından enerji zengini bir ülke olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Ancak, ülkenin bu anlamdaki avantajını başarılı bir biçimde kullanabildiği ise şüpheli. Hüsnü Mübarek dönemi boyunca kötü yönetim ve rejimin yolsuzluklarından ötürü, Mısırlılar ülkelerinin doğal kaynaklarından kendi paylarına düşen kısmını alamadılar.

25 Ocak 2011de başlayan halk ayaklanmalarının sonrasında gerçekleşen devrimi izleyen dönemde, Mısırın enerji kaynaklarını fırsata dönüştürebilmesi daha da zorlaştı. Uzun yıllardır bakımsız kalan tesisler, hızla artan nüfus ve uluslararası şirketlerin ülkedeki siyasi istikrarsızlıktan ötürü yatırımlarını yavaşlatmaları, Mısırın doğal kaynaklardan sağladığı gelirlerinin önemli ölçüde azalmasına neden oldu.
Öyle ki birkaç yıl öncesine kadar petrol ve doğalgaz ihracatçısı olan bu ülke, 2011den sonra bu kaynakları yurtdışından almak zorunda kaldı. 2010 yılında 60 milyar metreküp doğalgaz üreten Mısırda bu rakam 2014e gelindiğinde 50 milyar metreküpe düştü. Bununla birlikte, artan nüfus ve doğalgaz kullanımı, ülkenin doğalgaz ihracatı yapmasını engelledi. Talebi karşılayamayan Mısır hükümeti bazı sektörlerde kömür kullanımını dahi serbest bıraktı. Ülkedeki elektrik santrallerinin çalıştırılmasında kullanılan doğal- gazın istenen seviyede olmaması, başta Kahire olmak üzere ülke genelinde elektrik kesintilerinin yaşanmasına neden oldu. Nihayetinde Mısır, doğalgaz ithal etmeye başladı.
Sisi Döneminde ‘Enerji Siyaseti 2013 yılında, büyük oranda bölgesel ve küresel aktörlerin finansal ve siyasi desteğiyle gerçekleşen askeri darbeyi izleyen dönemde ise Mısır, doğal kaynaklarını daha etkili kullanmasının, ekonomisini rayına oturtabilme anlamında en önemli seçeneği olduğunun farkına vardı. Darbenin mimarı Abdülfettah El- Sisinin muhaliflere siyasi baskıyı en üst düzeye çıkararak sağlamaya çalıştığı ‘suni istikrar özellikle Mısırın doğal kaynaklarını işletebilecek uluslararası firmaları yeniden Kahire yönetimine yakınlaştırdı. Bunda Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin Sisi yönetimine ciddi anlamda finansal destek sunması ve İngiliz BP, İtalyan ENI, Fransız Total ve Hol- landalı Shell gibi firmaların Mısır yönetiminin mali sorumluluklarını bir biçimde yerine getirebileceğine inanmaları da etkili oldu. Öyle ki, bu yardımlar sayesinde, Sisi yönetimi darbenin ardından ilk kez yabancı enerji şirketlerine 2014ün Ekim ayında 1.5 milyar dolarlık, Aralıkta da 2.1 milyar dolarlık ödeme yaparak bu firmaların güvenini tazelemişti. Bu ödemeleri izleyen dönemde ENI, BP, Shell ve Kanadadan Tran- sglobe firmaları ile Mısır hükümeti arasında 6 yeni petrol arama anlaşması imzalandı. 2015in Kasım ayında ise ABD, İngiltere, İtalya ve Fransadan enerji firmalarıyla 2.2 milyar dolarlık 5 anlaşma imzalandığı bildirildi. Yapılan anlaşmaları, bu firmaların Mısıra yönelik yatırım kararları izledi. İngiliz British Petroleum Direktörü Bob Dudley, 2015in Mart ayında yaptığı açık- lamada şirketin izleyen beş yıl için- de Mısıra 12 milyar dolarlık yatırım yapacağını belirtti. Yatırımların geri gelmeye başlaması ve petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinin yoğunlaşması ile Sisi yönetimini bu anlamda daha iyimser olmaya başladı.
Nitekim Ağustos 2015te İtalyan ENI şirketinin, Mısırın Ak- deniz açıklarında dev bir doğalgaz rezervi keşfettiğini duyurması, Kahirenin yeniden gaz ihracatçısı ola- bileceğinin göstergesi oldu. Zohr bölgesinde bulunan ve 850 milyar metreküp olduğu tahmin edilen doğalgazın büyük miktarının çıkarılabilir olduğu belirtilirken, en erken 3 yıl içinde tam kapasite üretime geçilebileceği ifade edildi. Sadece iç tüketim dikkate alındığında Mısırın 17 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek olan Zohr rezervi, ülkenin uluslararası enerji piyasa- sında yeniden etkin bir aktör ola- bilmesi için önemli bir fırsat olarak görülüyor. Bu çerçevede, Mısır yönetimi 2014te bu yana Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistanla olan ilişkilerini geliştirmeye çabalıyor. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile imzalanan ve iki ülkenin Akdenizdeki sınırlarının belirlenmesine yönelik anlaşma, gelecekte olası anlaşmazlıkların önüne geçilmesi anlamında büyük önem taşıyor. Bununla birlikte Kahirenin Türkiyeyi resmin dışına itmek amacıyla Güney Kıbrıs ve Yu- nanistanla Akdenizde ortak doğalgaz ve petrol arama faaliyetlerinde bulunma çabası, bölgede Ankara karşıtı yeni bir cephenin oluşması şeklinde yorumlanabilir. Son dönemde dış politikasında özellikle enerji arzını sağladığı Rusya ve İran gibi ülkelerle farklı yoğunluklarda anlaşmazlıklar yaşayan Türkiye ise Akdenizdeki bu oluşumu da dikkate alarak, yeni alternatifleri değerlendirme konusunda daha ciddi hamleler atma ihtiyacı hissetti. Bu ihtiyacın meyvesi olarak son gün- lerde en üst düzeyde zikredilmeye başlanan İsraille ilişkilerin normalleşmesi süreci ‘enerji işbirliği söylemi üzerinden gerçekleşmektedir.
Mısırın ‘Enerji Siyasetinin İsrail ve Türkiyeye Olası Etkisi Mısırın Akdenizdeki Zohr yata- ğındaki doğalgaz keşfinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında İsrail gelmektedir. Zohrun ortaya çıkmasıyla birlikte, özellikle İsrailin yakın zamanda Akdenizde yaptığı doğalgaz keşiflerini küresel pazara sürmek için daha hızlı hareket etmeye başladığı görülmektedir. İsrailin 2017-2018 yıllarında hazır hale getirmek istediği ve 500 milyar metreküpe yakın doğalgaz kapasitesine sahip Leviathan ya- tağını Türkiye ve Avrupa pazarı için düşündüğü göz önünde bulundurulursa, son dönemde Tel- Aviv ve Ankara arasında yaşanan normalleşme girişimlerinin, hangi bağlamda okunabileceği daha açık biçimde görülebilmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın yaptığı açıklama ile Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşeceğine dair öngörülerin artmasıyla, iki ülke arasında doğalgaz ticareti konusunda da önemli adımlar atılacağı tahmin edilebilir. Bu noktada, İsraili Türkiyeye yakınlaştıran nedenler arasında Mısırla son dönemde ya- şanan tahkim gerginliği de sayılabilir. İsrail-Mısır arasındaki doğalgaz ticaretinin gerçekleştiği boru hatlarının Sinada saldırılara uğramasından dolayı zarara uğradığını iddia eden Tel Aviv, olayı tahkime taşımıştır. Kahireyi haksız bulan tahkim, Mısırın 1.8 milyar dolar ödemesine karar vermiş, buna cevaben Sisi yönetimi de İsraille tüm doğalgaz ticareti görüşmelerinin durdurulduğunu açıklamıştır.
Bu durum karşısında doğalgazını pazarlamak için alternatif güzergâhlar arayan İsrail için de, düşük maliyeti ve güvenli olması bakı- mından en uygun seçenek olarak Türkiye gündeme gelmiştir. İsrail, Türkiye ile olası bir normalleşme durumunda Akdeniz açıklarından çıkardığı doğalgazı boru hatlarıyla Avrupa pazarına da ulaştırmayı hedeflediğinden, Ankara ile arasındaki sorunun çözümüne büyük önem vermektedir. Öyle ki bu yönde ge- lişmelerin yaşanması durumunda, İsrail gazının Türkiyeye en geç 2019da geleceğine dair projeksiyonlar yapılmaktadır. Mısırın Umudu: Enerji İsraille yaşanan gerginliğe rağmen Mısırın doğal enerji kaynakları konusunda ciddi beklentilerinin olduğu muhakkak. Doğu Akdenizdeki Zohr doğalgaz yatağıyla birlikte küresel enerji şirketlerinin ülkenin birçok noktasında sürdürdükleri petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinin en azından bir kısmının olumlu sonuçlanacağı bekleniyor. Bununla birlikte, Sisi yönetimi alternatif enerji kaynaklarını da devreye sokmakta kararlı. Bu çerçevede Alman Siemens firması ile 8 milyar dolarlık anlaşma imzalandı. Anlaşma ile Siemens, Mısırda 12 adet rüzgâr parkı ve 3 de gaz santrali kuracak. Öte yandan Mısır hükümeti güneş enerjisinden elektrik üretme konusunda da önemli yatırımlar yapılmasına karar vererek bu anlamda bir acil eylem planını uygulamaya başladı.
Bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, Mısırın içeri- sinde bulunduğu ekonomik darboğazdan kurtulmasında enerji kaynaklarının önemli rol oynayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Dış ekonomik yardımların tüm hızıyla devam ettiği ve küresel aktörlerin siyasi anlamda destek olmaya de- vam ettiği Sisi yönetimi, son ke- şiflerle ‘enerji kartını daha etkin bir biçimde kullanabileceğinin farkına varmıştır. Ancak, ekonomik sıkıntıların katlanılamaz hale gelmesi, ülke içindeki muhalif gruplara yönelik baskının devam etmesi ve insan hakları ihlallerinin ciddi boyutlara ulaşması, Mısırlıların Sisi yönetimine karşı tepkisinin devam etmesine neden olmaktadır. Mısırdaki istikrarsızlık ortamının sona ermesi için bu sorunlara çözüm üretilmesi ve sosyal ve siyasal iç barışın sağlanması, en önemli koşullar olarak belirtilebilir. Bu yazı ilk olarak Orsam'da yayımlanmıştır.