Yorumlar

Trump'ın Kudüs Kararı ve Filistin Meselesi

ABD Başkanı Donald Trump, 6 Aralık Çarşamba günü Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyacaklarını ilan etti. Gelen tüm tepkileri görmezden gelerek ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması için süreci başlattıklarını ve bunun geç kalınmış bir adım olduğunu duyurdu. Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etme kararını açıklarken bu adımın "Filistinliler ve İsrailliler arasındaki barış sürecine katkıda bulunacağını"  öne sürdü.

Şüphesiz ki Kudüs Müslümanların meselesi olduğu kadar Hristiyan dünyasını da ilgilendiren üç din açısından kutsal sayılan barış şehridir. Üç din açısından kutsal kabul edilen bu barış şehri 1967 yılından sonra İsrail'in yaptırım ve uygulamaları yüzünden baskı ve zulüm şehrine dönüştü. Bu nedenle İsrail'in Kudüs'ü 1980 yılında başkenti ilan etme iddiası da uluslararası alanda bir karşılık bulamadı. BM Güvenlik Konseyi'nin 242 sayılı kararıyla, ABD dâhil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ün işgal altında olduğunu kabul etmektedir. Bu yüzden Trump'ın bu kararı siyasi ve hukuki açıdan kabul görebilecek bir karar değildir. 

1995 yılında ABD Kongresinin çıkardığı  "Kudüs Yasasında" ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasını ve büyükelçiliğini de Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatan Trump, 22 yıldan beri yönetime gelen başkanların bu yasanın gereğini yapmayı ertelediğini ve buna gerekçe olarak barış çabalarını gösterdiklerini ifade etti. ABD başkanları Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama'nın başkanlık dönemlerinde her 6 ayda bir "ulusal güvenlik" gerekçesiyle bu kararın uygulanması ertelenirken Trump böyle bir adımı neden attı? Belki de bu soruya verilebilecek en makul cevap,  göreve geldiğinden beri somut icraatlar ortaya koymadığı için sık sık eleştirilen Trump'ın, iç politikadaki sıkışmışlığından kurtulmak istemesidir. Bu karar ile Trump Yahudi lobisinin desteğini alarak kendi koltuğunu korumaya ve konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Böylece Trump seçim döneminde Yahudi Lobisine vermiş olduğu sözü de tutmuş oluyor.

Başkanlık görevine geldiğinden beri Trump, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri ile sıkı ilişkiler geliştirmiştir.  Katar'a ambargo koyan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır bloğunda yer almış ve İran'ın bölgede artan etkisine karşı Riyad yönetimi ile İsrail arasında bir yakınlaşma sağlanmasına katkıda bulunmuştu. Kudüs gibi hassas olan bir mevzuda alınan bu karar ile Ortadoğu'yu riskli bir ortama sürükleyen ABD'nin Ortadoğu'da birlikte saf tuttuğu bu ülkelerin halklarından gelecek tepkilerin o ülke yönetimlerini zora sokacağı beklenebilir. İslam ülkeleri olarak daha sert tepki göstermesi beklenen Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri yönetimleri bu konuda sadece yazılı açıklama ile göstermelik bir şekilde tepkilerini dile getirdiler. Yönetimlerin yanı sıra halklardan sokağa yansıyacak büyük tepkiler gelmesi ABD, İsrail ve Körfez ülkeleri ittifakındaki dengeleri değiştirebilir.

Trump'ın açıklaması sonrası Ortadoğu'dan gelen tepkiler, önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmelerin habercisi olarak okunabilir. Başta Filistin olmak üzere birçok ülke Trump'a bu kararını gözden geçirmesi çağrısında bulunmuştur. Hem Arap ve Müslüman dünyası, hem de aklıselim sahibi Batılı yöneticiler, Trump'ın tartışma yaratan kararını kınarken vermiş oldukları tepkiler en hafif söylem düzeyinden intifada çağrısına kadar değişkenlik arz etmiştir.

ABD Başkanı Trump'ın açıklamalarından hemen sonra Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump'ın bu kararını tanımadıklarını ve Amerika'nın bu karar ile tüm barış çabalarını baltalayarak barış görüşmelerindeki rolünü bitirdiğini belirtti. Abbas ayrıca, bu kararın uluslararası anlaşmaları tanımayan, her geçen gün artan yerleşkeleriyle işgale devam eden, etnik temizlik politikalarını sürdüren İsrail için bir mükâfat olduğunu vurguladı. Kudüs'ün Arap, İslam ve Hristiyan kimliğiyle Filistin Devleti'nin ebedi başkenti olarak kalacağını ifade eden Abbas, bu kararı reddettiklerini sözlerine ekledi. Karara en sert tepkilerden biri de Hamas cephesinden geldi. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye,  Filistin halkına karşı açık bir saldırı olan ABD'nin bu kararı ile yeni bir siyasi sürecin başladığı ve barış sürecinin ise sonsuza kadar toprağa gömüldüğünü ilan etti. Ayrıca Hamas, bu kararıyla ABD'nin "Ortadoğu'da cehennemin kapılarını açtığını" ifade ederek intifada çağrısında bulundu.

Önemli bir Filistinli nüfusu barındıran Ürdün kararın yasal olarak hükümsüz olduğu açıklamasını yaparken, Lübnan'dan ABD'nin barış konusunda arabulucu olma konumunu zedelediği yönünde açıklamalar geldi. Trump'ın kararının tehlikeli bir gerginliğe sebep olacağını ifade eden Katar yönetimi ve karara tahammül göstermeyeceklerini söyleyen İran da Ortadoğu'da tepkisini ifade eden diğer ülkelerdi. İngiltere, Fransa ve Fas kararı endişe verici bulurken Irak ise kararın kötü sonuçlar doğurabileceği açıklamasında bulundu. Kudüs'te bulunan Hristiyan din adamları böyle bir adımın kutsal topraklarda nefret, çatışma ve şiddeti artıracağından dolayı birlik hedefinden uzaklaştırarak yıkıcı bir ayrılığa götüreceğini ifade ederek Kudüs konusundaki skandal kararından vazgeçmesi için Trump'a çağrıda bulundu. Endonezya, Malezya ve Singapur da ABD'nin bu kararının dünya istikrarına olumsuz etkileri olabileceği uyarısında bulundu. Filistin'in hak ve özgürlük mücadelesine destek olduklarını dile getiren Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo, İstanbul'da düzenlenecek İslam İşbirliği Teşkilatının toplantısına katılacaklarını belirtti.

Devletlerin yanı sıra uluslararası örgütler de karara tepkilerini göstermekte gecikmediler. BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres Kudüs'ün BM Genel Kurulu temel alınarak iki taraf arasında çözülecek konulardan biri olduğuna vurgu yaparken, bu karara karşı çıkan uluslararası kuruluşlar arasında İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ve Avrupa Birliği de yer almıştır.

Karara en sert tepki gösteren ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, uluslararası hukuka ve BM'nin kararlarına karşı ABD yönetiminin yapmış olduğu bu sorumsuzca açıklamanın endişe ile karşılandığı ve kınandığı belirtildi. Ayrıca TBMM'deki dört siyasi parti ABD'nin Kudüs kararını tanımadıklarına dair ortak bildiri yayınladı. Karar aynı zamanda Türkiye'nin birçok ilinde protesto edildi ve Kudüs'e destek için toplanma çağrılarında bulunuldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı basın açıklamasında Kudüs'ün iç politikaya malzeme edilmeyecek kadar önemli bir konu olduğunu hatırlattı ve 13 Aralık'ta Kudüs'ün durumunu ele almak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı'nı toplantıya davet ettiğini ifade etti.

Türkiye'nin önümüzdeki günlerde Kudüs meselesinin çözümü doğrultusunda atacağı adımları artıracağı öngörülebilir. Türkiye hem Kudüs'e karşı tarihsel sorumluluğu hem de Ortadoğu'da sorun çözümüne ilişkin öncü aktör olmasından dolayı meseleyi sahiplenmektedir. Kudüs şehri Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin inancında ve kalbinde önemli bir yere sahip olduğundan tek taraflı sorumsuz kararlar ile zulme mahkûm edilemez. İsrail yıllardır Filistin'in işgalini ve insanlık dışı uygulamalarını sürdürmektedir. İsrail'e destek mahiyetindeki bu son girişim tüm insanlığa ait olan bu şehre yapılan saygısızlıktır. ABD'nin söz konusu hamlesi uluslararası hukuku yok saymakta ve Ortadoğu'da barış olasılığını tehlikeye atmaktadır. Bu karar ile İslam'ın ilk kıblesi olan Harem-i Şerif'e ev sahipliği yapan Kudüs'e zarar verecek yeni krizler ortaya çıkabilecektir. Bölgedeki aktörlerin kayıtsızlıklarına rağmen Kudüs bütün bir insanlığın meselesidir.